Büyük İslam âlimlerinden Seyyid Ahmet Mekki Efendi “rahmetullahi aleyh” hazretlerine, bir gün Zikir’den sordular.
Cevaben;
- Zikir, hatırlamak demektir, buyurdu. Kalbin Allahü teâlâyı hatırlaması, onu Allahü teâlâdan başka şeylere düşkün olmaktan kurtarır.
Ve ekledi:
- Bu düşkünlük, kalbin hastalığıdır. Kalb bu hastalıktan kurtulmadıkca, hakiki imana kavuşamaz ve İslamiyet’e, yani Allahü teâlânın emirlerine, yasaklarına uyması güç olur.
Sordular:
- Kalbin hastalığına sebep nedir efendim?
- Nefse uymasıdır. Nefs, Allahü teâlânın düşmanıdır çünkü. Ona itaat etmek istemez.
Şöyle devam etti:
- Nefs, kalbin her uzva, kötü, zararlı şeyleri yaptırmasından zevk alır. Bu zevklerine kavuşmak için, dinsiz, imansız olmak ister. Kâfirlerle, mezhebsizlerle arkadaşlık etmek, onlarla konuşmak, onların kitaplarını, gazetelerini okumak da kalbi hasta yapar.
- Çaresi nedir efendim?
- İslamiyet’e uymaktır. İslamiyet’e uymak, kalbi hastalıktan kurtarır. Nefsi ise, hasta yapar. Yani zevklerini, arzularını, kalbe tesir kuvvetini azaltır.
Cehennemden kurtulanlar
Bir gün de sohbetinde;
- Yetmişüç fırka içinde, Cehennemden kurtulan, yalnız Ehl-i sünnet vel-cemaat fırkasıdır, buyurdu.
Ve ilave etti:
- Her Müslüman, Ehl-i sünnet itikadını öğrenmeli, imanını buna göre düzeltmelidir.
Sordular:
- Nereden öğreneceğiz efendim?
- Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından.
- Bunlar, her yerde var mıdır efendim?
- Elbette. Dünyanın her tarafında vardır.
|