Evliyanın en büyüklerinden Derviş Muhammed “kuddise sirruh” hazretleri, bir sohbetinde;
- Kur’an-ı kerimin mânâsını doğru olarak yalnız Muhammed aleyhisselam anlar, buyurdu. Çünkü Ona gönderilmiştir. Muhatap Odur.
Sonra izah etti:
- Köylüye ait bir kanunu, hükümet, doğruca köylüye göndermez. Çünkü, köylü okuyabilse bile, anlayamaz. Bu kanun önce, valilere gönderilir.
Ve devam etti:
- Valiler, iyi anlayıp, izahını ekleyerek, kaymakamlara, bunlar da daha açıklayarak, nahiye müdürlerine gönderir. Nahiye müdürleri, bu açıklamalar yardımı ile kanunu iyi anlayabilir ve muhtarlara anlatırlar.
Ve ekledi:
- Muhtar da, anladığını köylü dili ile, köylüye söyler. İşte, Kur’an-ı kerim de, ahkâm-ı ilahiyyedir. Kanun-ı rabbanidir. Allahü teâlâ, kendi kelamını insanların en yükseğine göndermiştir.
Ve netice:
- O halde Kur’an-ı kerimin mânâsını, yalnız Muhammed “aleyhisselam” anlar. Başka kimse, tam anlayamaz.
Sordular:
- Eshab-ı kiram da mı anlayamaz efendim?
- Evet. Onlar da ana dili olarak arabi bildikleri, edib ve beliğ oldukları halde, bazı ayetleri anlayamaz, Resulullaha sorarlardı.
Haram, ateştir
Bir gün de;
- Efendim "Haram ateştir" deniyor. Bu doğru mu? diye sordular.
Cevabında;
- Elbette. Haramla beslenen vücudu Cehennem ateşi yakar, buyurdu.
- İmansız ölmemek için ne yapmak lazım efendim?
- Korkmak lazım.
- Neden korkmak lazım efendim?
- İmansız ölmekten. İmansız ölmekten korkmayan, imansız ölür mâzallah.
|