Evliyanın en büyüklerinden Kâdî Muhammed Zâhid “kuddise sirruh” hazretleri, bir sohbetinde;
- Kardeşlerim, Allahü teâlâ lütfederek, kerem ederek, acıyarak, kullarına çok şeyleri mubah etmiş, izin vermiştir, buyurdu.
Ve ekledi:
- Buna rağmen ruhu hasta, kalbi bozuk olduğu için, mubahlarla doymayıp, bitmez tükenmez mubahları bırakarak, İslamiyet’in hududundan dışarı taşanlar, şüpheli ve haramlara uzananlar, ne kadar bedbaht ve zavallıdır.
Ve öğütledi:
- İslamiyet’in hududunu gözetmek, buradan dışarı taşmamak lazımdır.
Sonra devam etti:
- Âdet üzere, alışkanlık ile namaz kılan ve oruç tutan çoktur. Fakat, İslamiyet’in hududunu gözeten, haram ve şüphelilere düşmemeye dikkat eden pek azdır.
Sordular:
- Bu ikisi nasıl anlaşılır efendim?
- Doğru ve halis ibadet edenleri, âdet üzere, bozuk ibadet edenlerden ayıran fark, Allahü teâlânın emirlerini gözetmektir.
Ve izah etti:
- Çünkü, namaz ve orucun halisi de, bozuğu da görünüşte beraberdir. Peygamberimiz “aleyhisselam”; (Dininizin direği, temeli veradır) buyurdu.
Mümini sevindirene
Bir gün de;
- Bir mümin, bir müminin yüzüne muhabbetle bakarsa, cenâb-ı Hak onu affeder, buyurdu. Bir Müslüman, bir Müslümanı sevindirirse, Allahü teâlâ, on nafile hac ve umre sevabı verir o kimseye.
Ve açıkladı:
- Yani Allahü teâlâ, kulları çok kazansın, ahirette çok kârlı çıksın diye böyle bahaneler yaratıyor.
Ve ekledi:
- Efendimiz “aleyhisselam”; "Yaşlıya hürmeti, küçüklere şefkati olmayan bizden değildir" buyuruyor.
|