Büyük İslam âlimlerinden Kâdî Muhammed Zâhid “kuddise sirruh” hazretlerine, bir gün sevdiği bazı gençler;
- Zekat vermek mi daha sevaptır, yoksa sadaka mı efendim? diye sordular.
Cevabında;
- Elbette zekat vermek daha sevaptır, buyurdu. Maalesef bu zamanın insanları bunu bilmiyor. Olur olmaz yerlere birçok para sarf ediyorlar da, bir kuruş zekatı bir Müslümana vermeyi benimsemiyorlar.
Ve devam etti:
- Halbuki, bilmiyorlar ki, bir kuruş zekatı yerine vermek, binlerle lira sadaka vermekten, kat kat daha sevabtır.
Sordular:
- Neden efendim?
- Çünkü zekat vermek, Allahü teâlânın emrini yapmaktır, yani farzdır. Sadaka ve hayratın çoğu ise, şöhret, hürmet ve nefsin şehvetlerini kazanmak için olur.
Ve ekledi:
- Hem sonra farzlar yapılırken araya riya, gösteriş karışmaz. Nafile ibadetlerde ise, gösteriş çok olur. Bunun içindir ki, zekatı, aşikâre vermek lazımdır. Bu suretle insan iftiradan kurtulur.
- Ya nafileyi efendim?
- Nafile sadakayı, gizli vermelidir ki, kabul ihtimali fazla olur.
Şöyle özetledi:
- Sözün özü şudur ki, dünyanın zararından kurtulabilmek için, ahkâm-ı İslamiyyeye yapışmaktan başka çare yoktur. Dünya zevklerini büsbütün bırakamayanların, hiç olmazsa, hükmen terk etmesi, yani dünyayı terk etmiş sayılmaları lazımdır.
Ve netice:
- Bunun için de, her sözü ve her işi İslamiyet’e uygun yapmalıdır.
En kıymetli ibadet
Bir gün de sohbetinde;
- Allah sevgisi, Onu zikreden kalblere yerleşir, buyurdu. Buna da sebep namazdır. O halde namaz, ibadetlerin en kıymetlisidir. Allah’ı zikreden kalblerden dünya muhabbeti çıkar.
Sordular:
- Başka ne ile çıkar efendim?
- Allah dostlarının sohbetiyle de çıkar.
- Böyle zatlar yoksa efendim?
- Onlar yoksa, kitaplarını okumak da bu işi görür. Dünya muhabbeti çıkınca, Allah sevgisi kendiliğinden girer kalbe.
- Kendiliğinden mi efendim?
- Evet. Aynen bir şişeden su çıkınca, yerine hava dolduğu gibi.
|