Büyük âlim ve Velilerden Hakim-i Tirmizi “rahmetullahi aleyh” hazretlerine, bir gün;
- İman nedir efendim? diye sordular.
Cevaben;
- İman demek, (Nass)larda, yani, Kur’an-ı kerimde ve icma ile ve zaruri olarak bilinen hadis-i şeriflerde açıkca bildirilen şeylerin hepsine, inanmak demektir, buyurdu.
Sordular:
- İcma nedir efendim?
- Burada (İcma) demek, Eshab-ı kiramın sözbirliği demektir. Birşeyi, Eshab-ı kiram, sözbirliği ile bildirmedi ise, Tâbiinin sözbirliği bu şey için icma olur.
- Zaruri olarak bilinmek ne demek?
- Zaruri olarak bilinmek demek, her asırda, Müslümanların çoğunun işittikleri, yayılmış bilgi demektir
Ve devam etti:
- Tâbiin de bu şeyi sözbirliği ile bildirmedi ise, Tebe-i tâbiinin sözbirliği ile bildirmeleri, bu şey için icma olur.
Ve açıkladı:
- Çünkü, bu üç asrın âlimleri, yani müctehidleri, hadis-i şerif ile övülmüştür ki, bunlara (Selef-i salihin) denir.
En büyük hırsız
Bir gün de sohbetinde;
- Kardeşlerim, bu zamanda insanların çoğu namaz kılmakta gevşek davranıyor, buyurdu. Kılanlar da tumaninete ve tadil-i erkana ehemmiyet vermiyorlar.
Ve ekledi:
- Halbuki Efendimiz “aleyhisselam”; (En büyük hırsız, kendi namazından çalan kimsedir) buyurdu.
Eshab-ı kiram;
- Yâ Resulallah! Bir kimse, kendi namazından nasıl çalar? diye sordular.
Cevabında;
- Namazın rükuunu ve secdelerini tamam yapmamakla, buyurdu.
|