Evliyanın en büyüklerinden Abdülhalık-ı Goncdüvani “kuddise sirruh” hazretlerine, bir gün bazı gençler;
- Efendim, kâfirler emir ve yasaklarla mükellef değiller mi? diye sordular.
Cevaben;
- Hayır, buyurdu. Emir ve yasaklar, Müslümanlaradır, imanı olanlaradır. Allahü teâlâ, imanı olmayanları, kâfirleri, emir vermekle, ibadet ettirmekle şereflendirmedi.
Şöyle devam etti:
- Onlar, hayvanlar gibi, her istediklerini yapar, günah olmaz. Bunlar, ibadet yapmadıkları için, günah işledikleri için, dünyada azab çekmezler. Her türlü nimete kavuşur, istediklerini, çalıştıklarını elde ederler.
Ve ilave etti:
- Onlara, yalnız bir emir verilmiş, sadece bir şey istenilmiştir.
Sordular:
- O nedir efendim?
- Bu bir emir, iman etmeleri, Müslüman olmalarıdır.
Şöyle devam etti:
- Kâfirler, bu emri dinlemedikleri için, biricik suç işlemiş oluyorlar. Fakat bu suç, en büyük suçtur. Bu suçun cezası, pek büyük, çok acı ve sonsuzdur. Dünyada böyle ceza olamaz.
Şöyle bitirdi:
- Bu sonsuz ceza, bunlara, ahirette, Cehennemde verilecektir.
İyi Müslüman nasıl olur?
Bir gün de;
- İyi bir Müslüman nasıl olur efendim? diye sordular bu zata.
Cevaben;
- Müslüman demek, hasreti çekilen insan demektir, buyurdu. Bir kimseye hasret duyulmuyorsa, o, iyi Müslüman değildir.
- Efendim, çocuklarımıza nasihat ediyoruz, hiç tesir etmiyor. Sebep ne olabilir acaba?
- Bir söz etkisiz ise, bunun iki sebebi vardır. Birincisi, dinleyenin kalbi kararmış olabilir.
- Öbürü efendim?
- İkincisi de, söyleyen, söylediğini yaşamıyordur. Sözünüzün tesir etmesini istiyorsanız, önce kendinize nasihat edin.
|