Büyük İslam âlimlerinden Seyyid Ahmed Mekki Efendi “rahmetullahi aleyh” hazretlerine, bir gün sevdiği bir genç;

- Efendim, bazı cahil arkadaşlarım var ki, benim gibi namaz kılan ve oruç tutanlarla alay ediyor, bize gerici diyorlar, diye dert yandı.

Ve şöyle devam etti:
- Ayrıca; (Allah, sizin gibi dostlarına niçin dert, bela gönderiyor? Biz Onun emirlerini yapmıyoruz. Bize ceza verse ya? Oh! Biz rahat, istediğimiz gibi zevk, safa ediyor, keyif sürüyor, dünyanın tadını çıkarıyoruz. Siz ise, namazla, oruçla vakit geçiriyor, dünya zevklerinden kaçıyor, sıkıntı içinde yaşıyorsunuz! Bu sıkıntılar yetişmiyormuş gibi, Rabbiniz, dertleri, belaları da size veriyor. Müslümanlık saadet yolu olsaydı, siz bizden daha rahat, daha mesut yaşardınız) diyorlar.

Mübarek zat sevgiyle baktı gence:
- Üzülme evladım. Kâfirler, insanların en iyisine de böyle söylerdi. Âyet-i kerimede mealen; (Kâfirler, “Bu nasıl Peygamberdir? Bizim gibi yiyip içiyor, sokaklarda geziyor. Peygamber olsaydı, kendisine melek gelirdi. Yardımcıları olur, bize onlar da haber verir, Cehennem ile korkuturlardı. Yahut, Rabbi, para hazineleri gönderir, yahut, meyve bahçeleri, çiftlikleri olur, istediğini yerdi” dediler...) buyuruldu.

Cahillerle konuşmayın!

Şöyle devam etti:
- Evladım, bu gibi sözler, ahirete, Cennete, Cehenneme inanmayanların, ilerisini göremeyenlerin sözleridir. Cennet nimetlerinin, Cehennem azablarının sonsuz olduğunu bilen kimse, dünyanın birkaç günlük belalarına, sıkıntılarına hiç ehemmiyet verir mi?

- Vermez mi efendim?
- Elbette vermez. Hatta bu dertlerin, sonsuz saadete sebep olacağını düşünerek, bunları nimet olarak karşılar. Cahillerin sözlerine aldırış etmez.

Ve öğütledi:
- En iyisi, böyle cahillerle konuşmamalı, onlardan uzak durmalıdır.

İlmihal kitabı okuyun!

Bir gün de, bazı gençlere;
- Evlatlarım, Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdığı ilmihal kitaplarından her gün mutlaka okuyun, buyurdu.

Sordular:
- Ne kadar okuyalım efendim?
- Hiç olmazsa bir iki sayfa okuyun. Ama mutlaka okuyun, feyz alırsınız.

- Feyz ne demek efendim?
- Feyz, nur demektir. Okudukça kalbiniz nurlanır ve ibadetlerden zevk almaya başlarsınız.