Büyük İslam âlimlerinden Alî Ramiteni “kuddise sirruh” hazretlerine, bir gün kabir hayatından sordular.
Cevaben;
- Kabirdeki hayat, bir bakımdan, dünya hayatına benzediği için, ölünün kabirde derecesi yükselir, buyurdu.
Ve ekledi:
- Kabir hayatı, insanlara göre değişir. Mesela Peygamberler, kabirlerinde namaz kılarlar. Nitekim Peygamberimiz “aleyhisselam”, mirac gecesinde, Musa aleyhisselamın kabri yanından geçerken, Onu mezarda namaz kılarken gördü. O anda göğe çıkınca, Onu gökte gördü.
Şöyle devam etti:
- Kabir hayatı, şaşılacak bir şeydir. Mesela Cennetin tavanı, Arşdır. Fakat, kabir de, Cennet bahçelerinden bir bahçedir. Akıl gözü bunu göremiyor. Kabirdeki şaşılacak şeyler, başka bir gözle görülüyor.
Ve müjde verdi:
- İman etmek, yani inanmak, azabtan kurtulmaya sebeptir. Fakat, Kelime-i tevhidin Hak teâlâ tarafından kabulü için, dünyada İslamiyet’e uymak, salih amelleri işlemek lazımdır.
Ölüm acısı ne kadar?
Bir gün sordular bu zata:
- Ölüm acısı ne kadardır efendim?
- Yetmiş kılıç darbesinden fazla.
- Kabir azabı nasıldır efendim?
- Ölüm acısı hiçtir bunun yanında.
- Peki mahşer azabı efendim?
- Kabir azabı da, bunun yanında hiçtir.
- Ya Cehennem?
- O, hepsinden şiddetlidir. Oranın bir kıvılcımı bütün dünyayı yakar, yok eder.
|