İslam âlimlerinin en büyüklerinden Mahmud-u İncirfagnevi “kuddise sirruh” hazretlerine, bir gün dert ve beladan sordular.
Cevabında;
- Dert ve bela, müminler için nimettir, buyurdu. Büyüklerimiz; (Hastalık, dert ve bela, kemend-i mahbub-i ilahidir) buyuruyorlar.
Ve izah etti:
- Yani dert ve bela, Allahü teâlânın kemendidir. Cenâb-ı Hak, sevdiklerinin boynuna böyle bir kement atar. Bu kement, insanın boynuna geçtiği zaman, azamaz, kuduramaz.
Şöyle devam etti:
- Efendimiz “aleyhisselam”, ümmetine karşı, bir annenin evladına olan merhametinden daha şefkatlidir. Allahü teâlâ da kullarına karşı, anneden babadan onbin, yüzbin kere daha fazla şefkatli ve merhametlidir.
Ve altını çizdi:
- Onların vârisleri de böyledir işte. Evliyaların müminlere olan şefkat ve merhameti, evlatlarına olan muhabbetten daha fazladır. Çünkü, onların varlığı ve hayatı; İslamiyet’in yayılması, dinimizin öğretilmesi, Ehl-i sünnetin anlatılmasıdır.
Şöyle bitirdi:
- Onların yolu, Cennetin yoludur. Onlara tâbi olan, onlarla birlikte Cennete gider.
Tasavvufun tarifi
Bir gün de;
- Efendim, tasavvuf nedir? diye sordular bu zata.
Cevabında;
- Tasavvuf, kalbi kötü huylardan temizlemek, iyi huylarla süslemek demektir, buyurdu. Kalb, hükümdar gibidir bedende.
Ve izah etti:
- Bütün organlar kalbin emrindedir. Nitekim hadis-i şerifte; (İnsanın bedeninde bir et parçası vardır ki, o iyi olursa, bütün uzuvlar iyi olur. O bozuk olursa, bütün organlar da bozuk olur. Bu et parçası, kalbdir) buyuruluyor.
|