Ubeydullah-ı Ahrar hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” oğlu Abdülhadi şöyle anlatıyor:
Ben Anadolu’ya gittiğimde, Sultan Muhammed Han’ın oğlu Bayezid Han
Osmanlı devletinde padişahtı.
Beni misafir etti.
Sohbet esnasında;
- Ey Abdülhadi! Babanızın şemaili şöyle şöyle miydi? Beyaz bir atı var mıydı? diye sordu.
Ben de;
- Evet, babamın şemaili aynen dediğiniz gibiydi, beyaz atı da vardı, dedim.
Sultan bana dönüp;
- Babam Fatih Sultan Muhammed Handan dinledim.
Şöyle anlatmıştı bize:
Bir Perşembe günüydü.
Savaşın en sıkışık bir anında ellerimi açıp;
- Yâ Rabbi, bu zamanın kutbu hangi Veliyse, Onu bize yardıma gönder! diye yalvardım.
Yardim istedim zamanın kutbundan.
O anda beyaz atıyla, bir zat geldi yanıma.
Ve o en sıkışık anımızda imdadımıza yetişti.
Onun gelmesiyle, hücuma geçti erler.
Allah’ın izniyle bizim oldu zafer.
Büyükler vefakârdır
Bu zat bir gün talebesiyle sohbet ediyordu ki,
- Hocam, Evliyanın şefaatine kavuşmak istiyorum. Ne yapayım? diye sordu bir talebesi.
Ona cevaben;
- Onlara bir iyilikte bulun! buyurdu
- Ya vefat etmişlerse efendim?
- Kitapları varsa, onları dağıt. Çocuklarına iyilik et. Evlada yapılan, babaya yapılmış gibidir.
- Bunlar da yoksa hocam?
- O zaman bir Fatiha okuyup gönder ruhlarına.
- Böyle de şefaat ederler mi efendim?
- Elbette. Onlar Allah adamı oğul. Vefalı olurlar. Bir kimse bir Evliyanın ruhuna, ömründe bir kere bile bir Fatiha okuyup hediye etse, o zat bu iyiliğin altında kalmaz. Mutlaka şefaat eder o kimseye.
- Anladım efendim.
|