Muhammed bin İsmail hazretleri “rahmetullahi aleyh”, devrinin bir tekiydi.
Sırri-yi Sekati hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” talebesi olup dokumacılıkla uğraşır, bunun için Hayrünnessac diye tanınırdı halk arasında.
Çok zaman, Dicle’nin kıyısına gider, orada kendisine has yerde ibadet yapardı.
Bir gün nehir kıyısında ibadet ediyordu ki, bez dokuduğu müşterilerinden biri geldi yanına.
Borcunu ödeyip sordu:
- Efendim, bundan sonraki borcum için geldiğimde sizi bulamazsam, kime vereyim?
Mübarek zat nehri gösterip;
- Beni bulamazsan, şu nehre atıver, buyurdu.
Adam şaşırmadı bu cevaba.
Zira alışıktı böyle şeylere.
- Peki efendim, deyip gitti.
Bir kaç gün sonra borcunu ödemek için geldi yine o yere.
Fakat yoktu büyük Veli.
Getirdiği parayı nehre atıp gitti.
Az sonra Hayrünnessac geldiğinde, Dicle’nin kıyısı balıklarla doldu birden bire.
Herbirinin ağzında birer para vardı.
Su yüzüne çıkıp, onları teslim ettiler bu Allah dostuna.
Lokmana dikkat et!
Bir gün, sevdiği bir talebesi;
- Hocam, hallerim iyi değil. Ne yapayım? diye sordu bu zata.
- Lokmana dikkat et, buyurdu. Haram geçmesin boğazından.
Ve ilave etti:
- Bir yemek, gafletle pişer, isteksiz hazırlanırsa, onu yiyenin halleri bozulur. Günaha girmesi kolay olur.
- Neden hocam?
- Çünkü şeytan ve nefs karışır o yemeğe.
- Ya istekli pişerse efendim?
- O zaman şifa olur. Onu yiyen, zevk alır ibadetinden.
|