Abdülvehhab-ı Şarani hazretleri “rahmetullahi aleyh” anlatıyor:
Seyyid Ahmed Bedevi hazretleri “rahmetullahi aleyh” için okunacak mevlid-i şerif için toplanmıştık.
Ancak hiç tanımadığımız kimseler vardı aramızda.
Kendi kendime;
“Bunla kimdir acaba?” diye düşündüm.
Sonra yanına sokulup;
- Sizi ilk defa görüyorum. Buraya, ne maksatla ve nereden geldiniz? diye sordum.
Cevabında;
- Biz tüccar değiliz. Halis niyetle Hindistan’dan geldik. Gayemiz, Ahmed Bedevi hazretlerini “rahmetullahi aleyh” ziyaret ve mevlid-i Nebeviyi dinlemektir, dediler.
Onu tanımayan mı var?
Sordum yine:
- İyi de Hindistan buralara çok uzaktır. Ahmed-i Bedevi hazretlerini size kim tanıttı?
- Onu tanımayan var mı ki, dediler. Biz de elbet tanıyoruz. Dünyanın her yerinde oturan Müslümanlar da Onu iyi tanır. Hatta okyanusların ötesinde yaşayan Müslümanlar bile tanırlar Onu.
Ve eklediler:
- Hatta yalnız insanlar değil, cinler de Onu tanır ve her yıl gelip Onun mevlidine katılırlar. Biz ne zaman daralsak, Ondan imdat isteriz. Bi iznillah anında yetişir imdadımıza.
En büyük düşman
Bu zat bir gün cemaatine;
- İnsanın en büyük düşmanı kimdir, biliyor musunuz? diye sordu.
Cevabında;
- Bilmiyoruz efendim, dediler.
Buyurdu ki:
- Herkes düşmanı dışarda arar. Halbuki düşman, insanın içindedir.
- O düşman nefs midir efendim?
- Evet. Nefs-i emmaredir. O, yalnız insana değil, Allah’a da düşmandır.
- Niye hocam? Nefs, neden Allah’a düşmandır ki?
- Allahü teâlâ öyle yarattı onu. Ama buna makabil aklı halk eyledi ve hiçbir mahlukuna vermediği aklı, bize verdi. İnsan, aklını kullanarak nefsin şerrinden korunabilir.
|