Sâlim adında bir Müslüman, başından geçenleri şöyle anlatıyor:
Küffâr memleketinde esirdim bir zamanlar.
Bir nöbetçi asker de, bekliyordu başımda.
Bu asker, birinden; Müslümanlar darda kalınca, Seyyid Ahmed Bedevi adındaki bir Evliyadan yardım ister, O da gelip onları kurtarır diye duymuş.
Bir gün bana;
- Sakın ha! dedi. Sen de, Seyyid Ahmed Bedevi denen Evliyadan yardım istemeyesin.
Ve ekledi:
- Eğer bunu sezersem pişman ederim seni, ona göre!
Yetiş ya Seyyid Ahmed!
Bununla da kalmadı.
Soktu beni bir sandığın içine.
Kapağını kilitleyip, kendi de uzandı üzerine.
Ben, o sandığın içinde; Yâ Seyyid Ahmed! Allah’ın izniyle yetiş, bana yardım et! dedim içimden.
Seyyid Ahmed ismini der demez yardım geldi.
Şöyle ki, o sandığı, üstündeki nöbetçi askerle birlikte alıp, bilinmeyen bir yere koyuverdi mübarek zat.
Sonra beni sandıktan çıkarıp kayboldu gözden.
Asker de uyanıp, beni dışarıda görünce;
- Bize ne oldu? dedi. Şu anda neredeyiz?
Neler oluyor? Yoksa…
Etraftan insanlar başımıza toplanmışlardı.
- Burası, Mısır’a tam iki aylık yoldur, dediler.
Asker bunu duyunca;
- Neler oluyor? dedi. Yoksa?!
- Evet, dedim. Seyyid Ahmed Bedevi hazretleri “rahmetullahi aleyh” getirdi bizi buraya. O ve Allah dostu Veliler “rahmetullahi aleyhim”, darda kalan kullara işte böyle yardım ederler.
Merakla sordu:
- Sen yardım istedin mi?
- Evet. Ahmed Bedevi hazretlerine hâlimi arzettim. Gelip, kurtardı beni senin elinden.
Asker o anda insafa geldi.
Kelime-i şehadeti söyleyip imanla şereflendi.
|