Abdullah bin Mübarek hazretleri “rahmetullahi aleyh”, âlim ve Veli bir zat idi.
Nice kararmış, hatta ölmüş kalbler, Onun sohbetleriyle aydınlanır, hayat bulurdu.
Talebesinden Sehl bin Abdullah vardı ki, yakışıklı bir genç olup, çok takva sahibiydi.
Bir sabah derse geldiğinde;
- Artık dersinize gelmeyeceğim, dedi hocasına.
Abdullah bin Mübarek hazretleri;
- Niçin? diye sorunca da;
- Bugün buraya gelirken, kapı önünde çok ayıp bir hadise vuku buldu, dedi.
Büyük Veli merak etti:
- Nasıl bir hadise?
Benim Sehl’im, Benim Sehl’im!
O, sıkılarak arzetti gördüğü hadiseyi:
- Tam kapıya yaklaşmıştım ki, sizin evin kızları dama çıkmış, oradan bana seslenerek, Gel gel diye işaret ediyor ve herbiri gülerek; Benim Sehl'im, benim Sehl'im diye, beni kendilerine çağırıyorlardı.
Abdullah bin Mübarek hazretleri anladı meseleyi.
O gece bütün talebeleri toplayıp;
- Haydi Sehl'in cenazesine gidelim, buyurdu.
Evine varınca, vefat etmiş olduğunu gördüler gerçekten.
Talebeler çok şaşırıp;
- Efendim, siz Sehl'in öleceğini nasıl bildiniz? diye sordular.
Dünkü hadiseyi anlatıp;
- Benim hiç kızım yok, Sehl'in o gördükleri, Cennet hurileriydi, buyurdu. Vefat edeceğini öğrenip, Onu kendilerine davet etmişler.
İhlasın alameti
Bir gün de bazı dostları;
- İhlasın alameti nedir efendim? diye sordular bu zata.
Cevabında;
- İhlaslı Müslümanı methetseler, hiç sevinmez, buyurdu. Çünkü Onun insanlarla işi yoktur. O, yalnız Allah rızasını düşünür. Onu kazanmaya bakar. Her işini, Allah emrettiği için yapar ve sevabını Ondan bekler.
Şöyle devam etti:
- İyi amellerini unutur, ama günahları hep gözünün önündedir. O, insanlardan yüz döndürmüş, Hakk’a vermiştir gönlünü. Rabbine ibadetle geçirir ömrünü.
|