Hasan-ı Basri “rahmetullahi aleyh”, tabiin-i kiramdandır.
Bir gün, bir dostunun cenazesine gitmişti.
Namazını kılıp kabrine defnettiler.
Kabir başında ağlayıp, çok gözyaşı döktü.
Sonra başını kaldırıp;
- Ey Müslümanlar! Sonunda hepimizin yeri işte şu mezar, buyurdu. Dünya konaklarının sonu olan bu kabir, ahiret menzillerinin ilkidir. Bir Müslüman madem bir gün şu mezara girecekse, nasıl günah işleyebilir?
Onu dinleyince cemaat da ağladı.
Uzun müddet yaş döktüler gözlerinden.
Öyle çok ağladı ki…
Bir gün, damın üzerinde namaz kılıyordu.
Secdeye gittiğinde ağlamaya başladı.
Öyle ki, göz yaşları süzülüp, aktı yanaklarından ve damın kenarından damlamaya başladı.
O sırada biri geçiyordu dam altından.
Gözyaşları onun üzerine damladı.
Kendinizi kusurlu bilin!
Bir gün de sevdikleriyle sohbet ediyordu ki, cemaattan biri;
- Efendim, bize bir hadis-i şerif okur musunuz, diye rica etti.
Ona cevaben;
- Pekâlâ! buyurup, şu hadis-i şerifi okudu:
(Kendilerini kusurlu bilenlere, helalden kazanıp hayırlı yerlere sarfedenlere, dinini öğrenip öğrendiğiyle amel edenlere, işlerini Allah için yapanlara, kimseye kötülük yapmayanlara ve malının fazlasını dağıtıp, lafının fazlasını saklayanlara müjdeler olsun.)
Müslümanın şiarı
Bir gün de;
- Müslümanlık kısaca nedir efendim? diye sordular bu zata.
Cevaben;
- Allahü teâlânın emir ve yasaklarına saygılı olmak ve Onun mahluklarına acımaktır, buyurdu.
- Peki hocam, Müslümanın şiarı nedir?
- Güler yüz, tatlı dildir.
- Ya münafıklarınki efendim?
- Onlar çatık kaşlı, asık suratlı olurlar.
|