Bişr-i Hafi hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” hayran olduğu bir olay:
Bir gün askerler bir mahkumu bir meydana çıkarırlar.
Suçu ağır olmalı ki, çok kırbaç vururlar.
Derileri yarılır.
Etlerinden kan sızmaya başlar.
Lakin genç hiç sesini çıkarmaz.
Bir kere bile "Âh" demez.
Muhafızlar vurmaktan yorulur.
Dinlenmek için bir kenara çekilirler.
Bu arada kalabalığın arasında olan Bişr-i Hafi hazretleri gence yaklaşıp;
- Tahammülüne hayran kaldım, buyurur.
Genç adam;
- Nasıl ağlayıp bağırabilirim ki, kalabalığın içinde sevdiğim kız var ve şu an beni görüyor, der.
- İyi ama Allahü teâlâ da seni görüyor. Yarın ahirette; (Ey kulum, fazlasını istemiyorum. Sadece o kız için gösterdiğin gayreti, sabrı, edebi, aşkı, benim dinim için, benim rızam için niye göstermedin?) derse, ne cevap vereceksin?
Genç bu sözü duyunca "Allaah!" der.
Ve kendinden geçer.
O kadar kırbaca direnen vücut, bu ilahi aşka,
Bu Rabbinden utanma duygusuna takat getiremez.
Muhafızlar yanına koşarlar.
Ama o çoktan can vermiştir.
Neden bereket yok?
Bir gün, bazı tanıdıkları;
- Efendim, elimize çok para geçtiği halde yine maddi sıkıntı çekiyoruz. Sebebi nedir acaba? diye sordular.
Cevabında;
- Bereket yok da ondan, buyurdu.
Sordular:
- Neden bereket yok hocam?
- Çünkü namazlar vaktinde kılınmıyor ve Allahü teâlânın emir ve yasaklarına riayet edilmiyor. Bunları yapmayanlara Allahü teâlâ dört musibet verir.
- Nedir onlar efendim?
- Rızıklar daralır, hastalıklar artar, emniyet olmaz ve merhamet kalkar.
- Peki İslamiyet’e uyulursa efendim?
- O zaman bu sıkıntıların hiçbiri olmaz.
|