Abdülkahir Sühreverdi hazretleri “rahmetullahi aleyh” büyük Velilerdendir.
Kendisi anlatıyor:
Gençliğimde, henüz ilim tahsiline başlamamıştım ki, bir gün karnım çok acıkmıştı.
Ama hiç yiyecek yoktu evimizde.
Az ilerde çalışan birilerini görüp yanlarına gittim.
Gördüm ki, herbirinin elinde birer tokmak, pirinç dövüyorlar.
Yanlarına yaklaşıp;
- Beni de ücretle çalıştırın, diye rica ettim.
Bu eller kalem tutar
Bana cevaben;
- Önce ellerini görelim, dediler.
Uzattım ellerimi.
Dikkatle baktılar ve;
- Evlat, kusura bakma. Bu eller ancak kalem tutar, dediler.
Ve bana, altın dolu bir kese uzatıp;
- Git, ilim tahsil eyle! dediler.
O andan itibaren, ilim tahsil etme arzusu doldu içime.
O para ile tahsile başladım ve bütün din ilimlerine vakıf oldum.
En büyük düşman
Bu zat, bir sohbetinde;
- İnsanın en büyük düşmanı, kendisidir, buyurdu.
Dinleyenler şaşırdılar:
- İnsanın düşmanı kendisi midir efendim?
- Evet. Herkes düşmanı dışarıda arar. Halbuki insanın içinde öyle bir düşman var ki, bütün düşmanlar, onun yanında hiç kalır. O da kendi nefsidir.
En akıllı insan
Bir gün de gencin biri;
- İnsanların en akıllısı kimdir efendim? diye sordu bu zata.
- En akıllı insan, ölüme hazırlanandır, buyurdu.
- En ahmağı kimdir efendim?
- Dünyaya tapandır.
- Peki, en zengini kimdir hocam?
- En zengini de kanaat edendir.
|