Cüneyd-i Bağdadi hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” sohbetine devam eden bir kimse, bir ara şüpheye düştü bu Veli hakkında.
“Gerçekten Veli midir?” diyordu kendi kendine.
Ve imtihana karar verdi bu Allah dostunu.
Huzuruna gelip İslamiyet’ten bir şey sordu.
“Bakalım bilecek mi?” diyordu içinden.
Ancak Büyük Veli;
- Bizi imtihan edeceğine, keşke kendini imtihan etseydin, buyurdu. Ancak insan, kendi ayıp ve kusurunu görebilse, başkasının kusurunu görmeye vakit bulamaz.
Çık git aramızdan!
Ve ekledi:
- Sen bizi imtihan etmekle yolumuzdan ayrıldın. Nereye gideceksen, çık git aramızdan!
O anda, simsiyah oldu adamın yüzü.
Yaptığı hatayı anladıysa da, iş işten geçmişti artık.
Zira kırılmıştı ona o büyük zat.
Bir Allah adamının kalbini kıranın iflah olmayacağını iyi biliyordu halbuki.
Çok pişman olup, tövbe istiğfar etti.
Gidip, Cüneyd-i Bağdadi hazretlerinden af diledi.
O, merhamet edip affedince, simsiyah olan yüzü beyaz oldu yine.
Ruhun gıdası nedir?
Bir gün de sohbetinde;
- Bedenimiz, topraktan yaratıldığı için, onun gıdası topraktan çıkan şeylerdir, buyurdu. Ama ruh, nurani bir varlıktır. Bedenin gıdasından tad almaz.
Sordular:
- Ruh neden tad alır efendim?
- Manevi şeylerden.
- Onlar nelerdir efendim?
- Önce iman etmektir mesela. Sonra namazdır, oruçtur, Evliyanın sohbetidir. Sonra İslamiyet’i öğrenmektir. Dahası Kur’an-ı kerim okumaktır. Gıdası verilmezse ruh ölür.
- Ruhun ölmesi ne demektir efendim?
- Kâfir olmasıdır mâzallah.
|