Abdülkadir-i Geylani hazretleri “rahmetullahi aleyh” hem seyyiddir, hem de şerif.
Doksanbir yaşlarında, Bağdat’ta vefat etti.
Dünyaya geldiğinde babası altmış yaşındaydı.
Annesi de yaşlanmıştı.
İkisi de Evliyadan olup Resulullahın “aleyhisselam” evlatları idiler.
Doğmadan bir gün önce, babası bir rüya gördü.
Şöyle ki, Peygamber efendimiz “aleyhisselam” kendisine;
- Hak teâlâ sana bir erkek evlat verecek. O, benim evladımdır ve derecesi çok yüksek olacaktır, buyurdu.
Gerçekten de bir oğulları oldu.
Adını Abdülkadir koydular.
İlk gün süt emmedi
O gün Ramazan-ı şerifin ilk günüydü.
Akşama kadar, hiç süt emmedi.
İkinci gün de öyle geçti.
Ramazan-ı şerifin sonuna kadar, otuz gün, hiç emmeyip, oruç tuttu.
İkinci sene de böyle oldu.
Hatta Ramazan’ın ilk günü hava bulutlu olduğundan gök yüzünde hilali göremeyip, Ramazan’ın başladığında şüphe edince, bu hanıma gelip sordular.
Annesinin sütünü emmemişse, Ramazan’ın ilk günü olduğunu anlayacaklardı.
Kadıncağız;
- O gün hiç emmedi, dedi.
Ramazan olduğunu bildiler böylece.
Niyet çok mühim
Bu zat, bir gün sevdiklerine;
- Ahirette, ne yaptın? değil, Ne niyetle yaptın? diye sorulacak, buyurdu. Öyleyse işlerimizi niçin yaptığımıza dikkat edelim. İnsanlar için mi yapıyoruz, Allah için mi?
Sordular:
- İnsanlar için yaptıysak efendim?
- O zaman işimiz insanlara bırakılır.
- Ya Allah için yaparsak?
- Allah için yapanlar, kurtulur ahirette.
|