Seyyid Abdülkadir-i Geylani “kuddise sirruh” hazretleri, Evliyanın en büyüklerindendir.
Bütün ilimleri bitirince Resulullah efendimizi “aleyhisselam” gördü rüyasında.
Efendimiz “aleyhisselam”, Onun ağzını mübarek eliyle sıvazlayıp;
- Ey oğlum, Allah’ın kullarını hikmetli sözlerinle irşad et! buyurdu.
Bu emir üzerine sohbete başladı.
Sözlerini yazmak için dörtyüz kişi hazır bulunurdu yanında.
İzdihamdan birbirlerinin sırtında yazarlardı.
Katı kalbli biri Onu görseydi, korkuya kapılır, kalbi yumuşardı hemen.
Onun yüzünü gören, Allahü teâlâyı hatırlardı.
Camiye giderken, halk yollara dökülüp, yüzünü görmek için beklerlerdi.
Dergahında her gün binlerce kişi yemek yerdi.
Hizmetçi, her gün kapıya çıkıp;
- Yemek isteyen yok mu? Yatmak isteyen yok mu? diye bağırırdı.
Evinin ihtiyacı için, çarşıya bizzat kendi çıkar, aldıklarını elinde taşıyıp evine getirirdi.
Hızır “aleyhisselam”, ziyaretine gelirdi.
Hatta melekler bile gökten yere iner, sohbetini zevkle dinlerlerdi.
Meydanlar dar geldi
İlk defa vaaz ettiğinde, yanında birkaç kişi vardı dinleyen.
Ama sonra arttı.
Öyle ki, cemaat mescide sığmaz oldu.
Bağdat'ın en büyük camiinde vaaz etti bu defa.
Orası da dar geldi.
Sonra, büyük bir meydanda, Onun için vaaz kürsüsü koydular
İnsanlar, geceleri bile elde kandilleriyle gelir, can kulağıyla dinlerlerdi.
Meydan da dar geldi.
Bu defa büyük bir tepenin üzerine kürsü kurdular.
İnsanlar, akın akın oraya toplanır, büyük bir zevkle dinlerlerdi.
Allah ve Resulü bilir
Bir gün edebten sordular bu mübarek zata.
- Eshab-ı kiram aleyhimürrıdvan, Resulullaha “aleyhisselam” karşı fevkalade edebliydiler, buyurdu.
Ve misal verdi:
- Mesela huzurunda lüzumsuz konuşmaz, bir fikir beyan etmezlerdi. Hatta bir defasında, (Bugün, günlerden ne?) diye sormuştu Efendimiz “aleyhisselam”.
Bunu dahi söylemekten çekindiler.
Cemaat merak etti:
- Peki ne dediler?
- Allah ve Resulü daha iyi bilir, dediler.
|