Ebül Hüseyin Nuri hazretleri “rahmetullahi aleyh”, Evliyanın büyüklerindendir.
Allahü teâlâdan çok korkuyordu.
Karanlıkta bir defa Allah deseydi, ağzından bir nur çıkar, orayı aydınlatırdı.
Küçük kulübesi vardı mübarek zatın.
Geceleri oradan nur şulesi çıkardı gökyüzüne.
Firaset nuru ile konuşup insanların gönlünü nurlandırdığı için Nuri lakabı verilmiştir kendisine.
Her gün, birkaç ekmekle dükkanına gider, fakat yolda fakirlere dağıtırdı o ekmekleri.
Kendisi yemez, bu halini de hiç belli etmezdi.
Nitekim evdekiler dükkanda, dükkandakiler ise evde yedi zannederlerdi.
Bu hali, tam yirmi sene devam etti.
Kurtarana bin altın
Çarşının girişinde bir gün yangın çıkmış, bir dükkanda iki çocuk alevlerin içinde kalmıştı.
Çocuklar, imdaaat! diye bağırıyor, ama alevlerin arasına girmeye kimse cesaret edemiyordu.
Çocukların ustası;
- Ey ahali! Bu yavruları kurtarana, bin altın vereceğim! diye bağırdı esnafa.
O anda, Ebül Hüseyin Nuri hazretleri “rahmetullahi aleyh” oradan geçiyordu ki, tehlikeyi görüp girdi dükkana.
Ve çıkardı o çocukları ateşlerin arasından.
Kurtulmuştu çocuklar.
Usta, sözünde durdu.
Bir kese içinde bin altını takdim etti bu büyük Veli’ye.
Ancak kabul etmedi mübarek zat.
- Bu ateşten kurtulmak mühim değil, buyurdu.
- Ya ne mühimdir efendim? dediler.
- Asıl Cehennem ateşinden kurtulmak mühimdir. Zira o ateş hem çok daha şiddetli, hem de sonsuzdur, buyurdu.
|