Bir gün, Seyyid Ebül Vefa hazretleri “rahmetullahi aleyh”, bazı talebesiyle Dicle kenarına gitti.
Orada talebesiyle sohbet ediyordu ki, karşıdan bir geminin geldiğini gördüler bir ara.
Bazı gençler, gemide gülüp eğleniyor, sesleri tâ onlara ulaşıyordu.
Talebeler kızdılar içlerinden.
Hocalarına dönüp;
- Efendim, şunlar ne gafil ve hayâsız kimseler. Dua buyurun da, Allahü teâlâ onları kahretsin, dediler.
Ebül Vefa hazretleri ellerini kaldırıp;
- Yâ Rabbi, sen onları affeyle! diye dua etti.
Ahirette de neşelendir!
Ayrıca da;
- O kulların şimdi nasıl neşelilerse, ahirette de böyle neşeli olsunlar, diye yalvardı.
Talebeler şaşırdılar.
Hatta mahcup oldular az önceki temennilerinden.
Zira yanlış düşündüklerini anlamışlardı.
Nitekim biraz sonra anlaşıldı hikmeti.
O eğlenen o gençler çıktılar gemiden.
Ve doğruca bu zatın huzuruna gelip, ağlayarak tövbe ettiler.
Özür dilediler hatta.
Dönüp giderlerken, talebeden biri arkalarından yetişip;
- Size ne oldu ki, az önce gülüp eğlenirken, şimdi ağlayarak tövbe ettiniz? diye sordu.
İçkilerimiz su oldu
Gençler, bu büyük zatı göstererek;
- Bu zatın sebebiyle oldu bütün bunlar, dediler.
- Hayırdır, ne oldu ki?
- Biz uzaktan Onu görünce, içkilerimiz suya çevrildi.
- Ya, öyle mi?
- Evet. Çalgı aletlerimiz bozulup çalmaz oldu. Hatta geminin her yeri nurla doldu. Dikkat ettik, bu nurlar, hep o zattan yayılıyordu.
O talebe;
- O bizim hocamızdır, dedi. Sizin için dua etti az önce.
Onlar bunu öğrenince geri döndüler.
Ve tekrar elini öperek talebesi olmakla şereflendiler.
|