Ömer bin Abdülaziz hazretleri “rahmetullahi aleyh”, takva sahibi olup, çok ibadet yapardı.
Ahiret derdi ile zayıflardı gün be gün.
Bir dostu buna vakıf olup ziyaretine geldi bir gün.
Ve kendisine;
- Ne bu halin? diye sordu.
Cevaben;
- Bu hâlimde ne var ki? dedi. Sen beni bir de ölümümden sonra, mezardaki hâlimi bir görsen, daha çok hayret ederdin.
- Neden efendim?
- Çünkü görürdün ki, gözlerim yanaklarıma akmış. Dudaklarım dökülüp, dişlerim açık kalmış. Yüzüm gözüm bulaşmış cerahat ve irine. Karnım şişip yayılmış, göğsümün üzerine.
Yem olmuş böceklere
Ve ekledi:
- Midem, bağırsaklarım çürümüş de yem olmuş böceklere, kurtlara.
Şöyle bitirdi:
- Sen bu hâlimi hayretle karşıladın. Mezardaki hâlimi görseydin ne yapardın acaba?
Ömer bin Abdülaziz hazretleri, birine mektup yazıp;
- Kardeşim, Allahü teâlânın azabından kork ve Onun kullarına zulmetmekten sakın, buyurdu.
Ve ekledi:
- Kim Cenneti istiyorsa, kaçınır Cehennemden. Henüz ecel gelmen ibadete sarılır.
Hesaba çekilmeden
Bir gün de sohbetinde;
- Kardeşlerim, hesaba çekilmeden önce hesabınızı görünüz, buyurdu. Ölmeden tövbe edip, affınızı isteyiniz. Zira kıyamette mazeret kabul etmezler.
Ve ilave etti:
- Tövbe için, bu günden müsait gün yoktur.
Şöyle devam etti:
- Kişi, amelleriyle mahşer yerine gelir. İnsanların halleri, birbirine benzemez. Ne mutlu şu insanlara ki, günahları çok azdır. Ve ne yazık şunlara ki, Arşa çıkar âh’ları.
|