Mizanda günahları ağır gelen müminler, Cehenneme doğru sevk edilir.
Ateşe yaklaşınca korkuya kapılır ve;
- Ya Muhammed! diye feryat etmek isterler.
Ama muvaffak olamazlar.
Çünkü Peygamber efendimizin ismini unutmuşlardır.
Malik sorar onlara:
- Siz kimlersiniz?
- Üstlerine Kur’an inen kavimiz.
- Kur’an-ı kerim, Muhammed aleyhisselama inmişti.
Onlar, Muhammed aleyhisselam ismini işitince, hep birden haykırırlar:
- İşte biz, Muhammed aleyhisselamın ümmetindeniz!
Ve yalvarırlar:
- Ne olur, izin ver de, oturup ağlayalım şu halimize.
Malik izin verir:
- Peki ağlayın.
Öyle çok ağlarlar ki, gözlerinden kan akar yaş yerine.
Malik seslenir:
- Bu ağlamanız çok güzel. Ama keşke dünyada ağlasaydınız. O ağlama sizi ateşten kurtarırdı. Ama şimdi faydasız.
Sonra emreder bir meleğe:
- Tut bu Müslümanları, ateşe at!
Melek, onları tutmak için yaklaşınca, hep birden feryat ederler:
- La ilahe illallah!
Cehennem kelime-i tevhidi işitince, uzaklaşır onlardan.
Malik seslenir:
- Ya Nar! Tut bu müminleri!
Ateş cevap verir:
- Tutamıyorum. Çünkü bunlar “La ilahe illallah” diyorlar.
Malik yine emreder:
- Olsun, tut onları!
Cehennem, tam tutacağı zaman yine kaçar gerilere.
Malik son defa emreder:
- Allah’ın emridir, tut onları!
O zaman ateş gelip yakalar müminleri.
Malik ikâz eder:
- Yüzlerini yakma ki, o yüzlerle secde ettiler Allah’a.
Ve ilave eder:
- Kalblerini de yakma ki, orada imanın nuru parlıyor.
Cehennem emri dinler.
Yüz ve kalbleri hariç, yakar diğer uzuvlarını.
|