Hazret-i Ömer “radıyallahü anh” halife iken kurt koyunu yemezdi.
Ama o dünyadan göçünce iş değişti.
Kurtlar koyunlara saldırır oldular.
Nitekim şöyle anlatılır:
Bir çoban, iki arkadaşıyla sürüsünün önünde oturuyordu ki, aniden bir kurt gelip, saldırdı koyunlara.
Bu, hiç vaki olmayan bir şeydi.
O, bunu görünce;
“Vah Ömer!” diye feryat etti.
Sonra da başladı ağlamaya.
Arkadaşları merak ettiler.
- Ne oldu? Niye ağlıyorsun?
Gözlerinin yaşını silip cevapladı:
- Hazret-i Ömer vefat etti herhalde.
Öbürleri şaşırdılar.
- Yok canım, bunu da nerden çıkardın?
- Görmediniz mi? Kurt nasıl saldırdı koyunlara.
- Evet gördük.
- O sağ olsaydı saldırabilir miydi?
Arkadaşları birbirlerine bakıp;
- Evet, haklısın galiba, dediler.
O devam etti:
- Değil saldırmak, bakmaya bile cesaret edemezdi. Senelerdir çobanlık yapıyorum. Böyle bir hadiseye şahit olmadım.
Öbürleri tasdik ettiler.
- Evet, doğru diyorsun. Biz de hiç duymadık.
Çok geçmeden hazret-i Ömer’in vefat haberi ulaştı o köye.
Aynı gün vefat etmişti.
Hatta aynı saatte.
Kıyamet mi kopacak?
Hazret-i Ömer “radıyallahü teâlâ anh” vefat ettiği gün, zifiri bir karanlık kaplamıştı dünyayı. Çocuklar korku ile annelerine koşarlardı.
Bir çocuk da koştu annesine:
- Anneciğim!
- Ne var yavrum.
- Gök karardı. Kıyamet mi kopacak?
- Hayır yavrum. Kıyamete daha var.
- Peki gökyüzü niye siyah oldu böyle?
Kadıncağız titrek sesle cevapladı:
- Halife Ömer vefat etti evladım.
- Onun için mi gök karardı?
- Evet yavrum.
|