Ömer bin Abdülaziz hazretleri “rahmetullahi aleyh”, son günlerini yaşıyordu ki, kayın biraderi, ziyaretine geldi.
Halifenin üstündeki gömleği biraz kirlenmiş görüp, kız kardeşine;
- Halifenin gömleğini yıkasana, dedi.
Az daha oturup gitti.
Ertesi gün geldiğinde gömleğin yıkanmamış olduğunu görüp, sordu:
- Gömleği neden yıkamadın?
- Şeyyy, yıkayacağım da…
- Evet, neden yıkamadın?
- Başka gömleği yok da ondan.
- Nasıl, başka gömleği yok mu?
- Evet, olsaydı onu giydirip bunu yıkardım.
Bunu duyunca çok ağladı kayınbiraderi.
Öyle ki gözyaşları aktı yanaklarına.
Halbuki teb'asının hayat seviyeleri yüksekti.
Şöyle ki, zekat vermek için fakir bulmakta zorluk çekiliyordu o devirde.
Hayır, yapamam
Öleceğine yakın;
- Ey Halife, hazineden kendi ailene bir şeyler vasiyet et, dediler.
Cevaben;
- Hayır yapamam, buyurdu.
- Neden efendim?
- Çocuklarım büyüyünce ya salih olurlar, ya da fasık. Salih olurlarsa ne âlâ, cenâb-ı Hak onlara yardım eder zaten.
Ve ekledi:
- Eğer fasık olurlarsa, onların günah işlemesine yardımcı olamam.
Ne için yaratıldık?
Bir gün de sevdiklerine;
- Allahü teâlâ biz insanları ne için yarattı dersiniz? diye sordu.
- Ne için efendim? dediler.
- Kendisi için, buyurdu. Yani kendisine ibadet etmemiz için yarattı. Nitekim Kur’an-ı kerimde mealen; “İnsanları ve cinleri, yalnız bana ibadet etmeleri için yarattım” buyuruyor.
|