Ebu Ali Dekkak hazretleri, Velilerin “rahmetullahi aleyhim” büyüklerindendir.
Bir gün bazı sevdikleri bu zata gelip;
- Efendim, namazda sinek kovan kimse için ne dersiniz? diye sordular.
Onlara;
- Siz meşhur Ayaz’ın hikayesini bilir misiniz? diye sordu.
- Bilmiyoruz efendim, dediler.
Şöyle anlattı:
Sultan Mahmud Gaznevi’nin Ayaz adında bir veziri vardı.
Edebli olmasıyla meşhurdu.
Sultanın huzurunda, çok edebli durur, bir azasını bile oynatmazdı.
Ama bir gün; o huzurda ayağının ucunu birazcık oynattı.
Bir özrü var herhalde
Fakat sultanın gözünden kaçmadı bu hareket.
“Ayaz böyle yapmazdı. Herhalde bir özrü var?” diye düşündü.
O çıkınca, arkasından birini görevlendirip emretti:
- Ayaz’ı takib et. Bana bilgi getir!
O kimse;
- Baş üstüne sultanım! dedi.
Ve gizlice takib etti Ayaz’ı.
Ayaz, biraz ilerde köşeyi dönünce durup pabucunu çıkardı.
İçinden canlı bir akrep düştü.
Edebimi bozdurdun
Onu oracıkta ezip;
- Pis hayvan. Sultanın huzurunda ısırıp, edebimi bozdurdun diye mırıldandı.
Memur geri dönüp, vaziyeti anlattı Sultana.
Sultan Mahmud çağırdı Ayazı ve;
- Ey Ayaz! Huzurumda edebini bozmaya seni buna mecbur eden şey neydi? diye sordu.
O, boynunu büküp;
- Sultanım! Kölenin işi kusur işlemek, Sultana yakışan, affetmektir, dedi.
Ve şöyle arzetti:
- Akrep peş peşe ayağımı sokuyordu. Yedi kere sabredip ayağımı oynatmadım. Sekizincide dayanamayıp, ayağımı oynattım. Lütfen affedin!
|