Bayezid-i Bistami hazretleri “kuddise sirruh” bazı sevdiklerine;
- Kardeşlerim, nefsimi ıslah için, çok çalıştım. Uzun seneler riyazet çektim. Neticede baktım ki, nefsim hâlâ ölmemiş.
- Ölmemiş mi efendim? dediler.
- Evet. Belimde, gurur, riya, amelini beğenmek gibi hastalıklardan oluşan bir zünnar görüp çok ağladım.
Beş sene daha riyazet çektim.
O zünnarı, belimden kesip attım.
Şöyle devam etti:
- Bir ömür, Rabbime kulluk ettim. Ona lâyık ibadet yapmayı çok istedim.
Buna kavuşmak için sabahlara kadar namaz kıldım. Yine de namazlarım Ona lâyık olmadı.
Daha ne yapmam lazım?
Ve ilave etti:
- Gözyaşları dökerek; Yâ ilahi! Rızana kavuşabilmek için, daha neler yapmam lazım? diye arzettim.
O anda kalbime;
- Şu testinle şu aban yanında oldukça, rızama kavuşamazsın! diye ilham olundu.
Onları da attım.
Rıza-i ilahiyi kazandım.
Sonra ilham olundu ki:
- Bana kavuşmak isteyenlere; Bayezid, kırk senedir nefsi ile uğraştı.
Bir ömür çile çekti. Yine de bir kırık testisiyle, bir de eski abası yanında bulundukça, Ona kavuşamadı. Siz, bu halinizle nasıl kavuşursunuz? diye söyle.
Hangisi daha sevap?
Bir gün de;
- İnsanlara yardım etmek mi daha sevaptır, nafile ibadet mı efendim? diye sordular.
Cevabında;
- Din kardeşini bir sıkıntıdan kurtarmak, bir sene nafile ibadet yapmaktan daha sevaptır, buyurdu.
Sordular:
- Din kisvesi altında dünya menfaati sağlayan kimse için ne dersiniz efendim?
- O, insanların en alçağıdır, buyurdu.
|