İmam-ı Ali Rıza hazretleri “rahmetullahi aleyh” zamanında bir kimse şöyle anlatıyor:
Hazret-i İmamın huzuruna girip, Hind lisaniyle selam verdim.
O da bana Hind lisaniyle cevap verdi.
Sonra çok sualler sordum.
Hepsine bu dille cevap verdi.
Sonra kendilerine;
- Efendim, ben arabi lisanını iyi bilmiyorum. Lakin öğrenmeyi çok istiyorum, diye arzettim.
Mübarek eliyle, ağzımı meshetti.
O anda Arabi konuşmaya başladım.
Dua edin, oğlum olsun
Biri de bu zata gelerek;
- Efendim, dua edin, bir oğlum olsun, diye yalvardı.
Hazret-i İmam cevaben;
- Bir değil, iki çocuğun olsun, buyurdu.
Adam sevinip;
“Çok iyi, birine Ali derim, ötekine Muhammed” diye geçirdi içinden.
Fakat O buyurdu ki:
- Hayır, birine Ali de, diğerine Ümmü Amr.
Ümmü Amr, kız ismiydi.
Gerçekten ikiz çocukları oldu.
Biri erkekti, diğeri kız.
Ne kadar çalışalım?
Bir gün de bazı sevdikleri;
- Efendim, dünya için ne kadar çalışalım, ahiret için ne kadar? diye sordular.
Mübarek zat onlara;
- Dünyada ne kadar kalacaksınız? diye sordu.
- En fazla yüz sene efendim, dediler.
- Peki ya ahirette?
- Sonsuz.
Buyurdu ki:
- Öyleyse dünyaya, dünyada kalacağınız kadar, ahirete de orada kalacağınız kadar çalışınız.
|