Fudayl bin İyad hazretleri “rahmetullahi aleyh”, tövbe ettikten sonra hanımına;
- Ben Kâbe’ye gidiyorum, dedi. İster, benimle gel. İstersen, aramızdaki nikâh bağını çözelim, serbest ol. Ne diyorsun?
Hanımı;
- Allah korusun, dedi. Niçin ayrılayım ki?
Ve birlikte yola çıktılar.
Bazı âlimler ile görüşüp tanıştılar.
İmam-ı azam hazretlerinin de derslerine katılıp çok şeyler öğrendi.
Az zamanda yetişip, âlim ve Veli oldu.
Kerimler kerimisin
Bir gün Arafat meydanında, toplanan halka baktı.
Herkes Hak teâlâdan mağfiret diliyordu.
Kendi kendine;
“Yâ Rabbi, sen kerimler kerimisin. Bu kulların hepsini de affedebilirsin. Affın sonsuz, mağfiretin nihayetsizdir” diye mırıldandı.
O esnada bir ses duydu gaibden.
- Ey Fudayl, senin bu hüsnü zannın hürmetine, bu hüccacın hepsi affedildi! diyordu.
Alın yazısı nedir?
Bir gün bu zata gelip;
- İnsan, alın yazısını bilebilir mı efendim? diye sordular.
- Elbette, buyurdu. Bir insanın gönlünde ne yatıyorsa, alın yazısı odur işte.
Ve sordu onlara:
- Bir ırmağın akış istikametinden, hangi noktada denize döküleceği belli olmaz mı?
- Elbette belli olur efendim.
- İşte insanın alın yazısı da, yaptığı işlerden anlaşılır. Bir kimse düşünün ki, ibadete sarılmış, günahlardan kaçıyor. Herkese iyilik ediyor. Bunun Cennete gideceği kuvvetle umulur.
Ve ilave etti:
- Bir kimse de düşünün ki, namaz yok, oruç yok, Allah'tan korkmuyor ve çılgınca günah işliyor, onun da Cehenneme gideceği anlaşılır.
|