Zeynelabidin Ali hazretleri “rahmetullahi aleyh”, evlad-ı Resul yani seyyiddir.
Bir kimse anlatıyor:
Ben Hac farizesini ifa ediyordum ki, Zeynel’abidin Ali hazretlerine rastladım.
Vaktiyle kendisine zulmeden bir melik vardı.
Beni görünce onu sordu hemen.
- Ben Kûfe'de iken oradaydı ve zulümlerine devam ediyordu, dedim.
Çok üzüldü.
Yüz rengi değişti birden.
Ellerini kaldırıp;
- Yâ Rabbi, o zâlime demir ve ateşle azap yap! diye beddua eyledi.
Hacdan sonra Kûfe’ye vardım.
Ve o zâlimi sordum bir dostuma.
- Önce bıçakla ellerini kestiler. Sonra da ateşte yaktılar, dedi.
Gayr-i ihtiyari;
- Sübhanallah! dedim. O beddua ne çabuk kabul oldu.
Şükür nasıl olur?
Bir gün de;
- İslamiyet’in her emri ve her yasağı, biz kullar için büyük nimettir, buyurdu. Bu nimete şükretmemiz gerekir. Yoksa çıkar elimizden.
Sordular:
- Şükür nasıl olur efendim?
- Emirlerin şükrü, o emirleri yapmakla, haramların şükrü ise onları terk etmekle yapılır, buyurdu.
Ve özetledi:
- Kısacası şükretmek, İslam’a uymakla olur ancak.
Ana babaya hizmet
Bir gün de;
- Ana babaya hizmet, her hâl-ü kârda sevap mıdır efendim? diye sordular.
- Bir şartla sevaptır, buyurdu.
- O nedir ki efendim?
- Onlara hizmet, Allah’ın emrine ve dinini öğrenmeye mani olmaması lazımdır.
- Ya mani olursa efendim?
- O zaman yapılan hizmet, sevap değil, günah olur.
|