Kasım bin Muhammed hazretleri “rahmetullahi aleyh” anlatıyor:
Sahabe-i kiramdan biri a’ma olmuştu.
Teselli için ziyarete gittiler.
Ama o hiç üzülmüyor;
- Ben, Peygamberimizi “aleyhisselam” görmek için gözümün görmesini isterdim. O olmadıktan sonra gözlerimin açılmasını istemem, diyordu.
Hayret ettiler.
- Gerçekten mi istemezsin?
- Elbette. Hatta Tübale’nin ceylanlarının güzel gözlerini bile istemem vallahi.
En mühim mesele
Bir gün de;
- Efendim, bizim için en büyük mesele nedir? diye sordular bu zata.
Cevaben;
- Bu dünyadan iman ile ayrılıp gitmektir, buyurdu. Onun için imansız gitmekten korkmalı, titremelidir.
Ve ekledi:
- Büyüklerden biri; “İmanımın gitmesinden, söğüt yaprağı gibi titriyorum” buyuruyor.
Sordular:
- İmansız gitmemek için ne yapmak lazım efendim?
- Korkmak, hatta titremek lazım. İmansız ölmekten korkmayan, imansız ölür mâzallah.
İlim ve ihlas yoksa...
Bir gün de sohbetinde;
- İlmi ve ihlası olmayanın, ameli muteber değildir, buyurdu.
- Neden efendim? dediler.
- Çünkü İslamiyet bilmek dinidir, buyurdu. Bilmeden Müslümanlık olmaz. Yani dünya ve ahrette rahat etmek, saadete kavuşmak için, dinimizin bildirdiği, inanılacak ve yapılacak şeyleri öğrenmek, bilmek ve bunların gereğini yerine getirmek mecburiyetindeyiz.
Ve ekledi:
- Bilmeden yapılan bir ibadet, yanlış olduğu için sahih olmaz. Doğru yapılsa bile eğer Allah için yapılmamışsa, o da makbul değildir. Çünkü ihlassız yapılmıştır. Bu ameller, ahirette eski paçavra gibi sahibinin yüzüne çarpılacaktır.
|