Bir gün hanesine birkaç misafir gelmişti Abdullah bin Alevi hazretlerinin “rahmetullahi aleyh”.
Onları, güler yüzle karşılayıp içeri aldı.
Sonra hizmetçiyi çağırıp;
- Git, kilerden biraz hurma getir de misafirlerimize ikram edelim, buyurdu.
Ancak hizmetçi;
- Hurma kalmadı efendim, dedi. Başka ne getireyim?
- Hurma getir evladım. Bitmemiştir henüz.
- Efendim, dün ambarı elimle süpürdüm. Bir tek tane bile yok.
Mübarek zat ısrar etti.
- Sen yine git bak. Belki kalmıştır.
Hizmetçi mecburen;
- Peki efendim, dedi.
Ve koştu kilere.
Bir de ne görsün. Kiler taze hurmalarla dolu.
Getirip ikram etti misafirlere.
Çok da mahcup olmuştu.
Cahillerle dinden konuşmayın!
Bir gün de sevdiklerine;
- Rastgele kimselerden ve rastgele kitaplardan din öğrenilmez, buyurdu.
- Nereden öğrenilir efendim? dediler.
- İslamiyet, sadece Ehl-i sünnet âlimlerinden veya o âlimlerin yazdığı ilmihal kitaplarından öğrenilir, buyurdu.
En büyük saadet
Bir gün de cemaatine;
- En büyük saadet nedir, biliyor musunuz? diye sordu.
- Bilmiyoruz efendim, dediler.
Buyurdu ki:
- En büyük saadet, Muhammed “aleyhisselam”a tâbi olmak, her işinde Ona uymaktır. Çünkü ahirette, Cehennemden kurtulmak ve Cennet nimetlerine kavuşmak, Ona tâbi olmaya bağlıdır.
Ve ilave etti:
- Ona tâbi olmak da, Onun yolunu bilmekle olur tabii. Onun yoluna İslamiyet denir. Yani İslamiyet’i öğrenen ve öğrendiklerini yapan kişi, dünya ve ahirette saadete ermiş demektir.
Kitapların özeti
Bir gün de;
- Bütün kitapların özeti ve bütün nasihatların hülasası nedir, biliyor musunuz? diye sordu sevdiklerine.
Cevaben;
- Bilmiyoruz, nedir efendim? dediler.
Buyurdu ki:
- Ehl-i sünnetten hardal tanesi kadar ayrılan kimselerle arkadaşlık etmek, onlarla konuşmak, kitaplarını okumak, öldürücü zehirdir. İnsanı sonsuz felakete sürükler.
- Neden efendim? dediler.
- Çünkü ehl-i sünnete uymayan bir söz, bir yazı, insanın kalbinde fena iz bırakır. Daha kötüsü, insanın iman ve itikadını sarsabilir. Çok dikkatli olmak lazım.
|