İmam-ı Gazali hazretleri “rahmetullahi aleyh”, Bağdat’ta baş müderris iken Bağdat’ı terk etmeyi tasarladı bir ara.
Şöyle ki;
“Bu kadar ilim tahsil ettim. Lakin niyetim halis mi?” diye düşündü.
Ayrıca;
“Eğer bu ilimleri Allah için değil de, dünya hırsı ve şöhret için edindimse, benim için felaket olur” diye düşündü kendi kendine.
Bağdat’ı terk etmeyi düşündüğünü, eşraftan çok kimseler sezmişlerdi.
Bütün devlet erkanı, talebe ve cümle halk;
- Ne olur, bizleri bırakıp da gitmeyin, diye yalvardılar.
Ama O kararlıydı.
Haccı bahane edip, ani olarak çıktı bir gün Bağdat’tan.
Onbir sene inziva hayatı yaşadı.
Zahiri ilimlerde eşsiz iken, tasavvuf yolunda da, büyük mesafeler aldı.
Hem zahirde kâmil oldu, hem de batında.
Sonra, memleketine avdet etti.
Zira feyz aldığı gönül ehli kişiler, bu yolu işaret etmişlerdi kendisine.
Şöyle ki;
- Uzlette, sırf kendine fayda var. Ama ilim neşrinden herkes faydalanır. Dinimiz, kendini düşünenden çok başkalarını düşüneni üstün tutar, demişlerdi.
Gününe onsekiz sayfa
Bu nasihat üzerine terk etti uzleti.
Ve başladı insanlara ilim öğretmeye.
Vefat edene kadar durmadan çalıştı.
Ve bin kitap telif etti.
Öyle ki, kitaplarının sayfa yekunu ömrüne bölününce onsekiz sayfa düşüyor bir güne.
Bunlardan sadece İhya-i ulum ile, Kimya-yı saadet kitapları, ilminin derecesini göstermeye kâfidir.
Hatta bazı âlimler; (Bir gayr-i müslim, sadece İhya-yı ulum kitabını okumak değil, severek sayfalarını çevirse, imanla şereflenir) buyurmuşlardır.
|