Ali bin Hüseyin el Hariri hazretleri “rahmetullahi aleyh”, bir gün talebesiyle bir yere gidiyordu ki, bir koyun sürüsü gördüler kenarda.
Talebeden birine dönüp;
- Bak, şu iri boynuzlu, beyaz koyun var ya oğlum.
- Evet hocam.
- Onu tut, buraya getir!
Talebe;
- Peki efendim, dediyse de, almadı aklı.
Kendi kendine;
“Başkasının koyunu alınır mı?” diye düşündü.
Ve gidip getirdi o boynuzlu koyunu.
Kesin ve pişirin!
Büyük Veli;
- Kesin ve pişirin! buyurdu.
Kestiler, pişirdiler ve yediler afiyetle.
Ancak o talebenin merakı devam ediyordu.
Tam yemek bitmişti ki, bir köylü koşarak bu Veli’nin yanına geldi ve;
- Hiç buralardan bir sürü geçti mi? diye sordu.
Mübarek zat cevap verdi:
- Evet az önce geçti.
- Ne tarafa gitti efendim?
- Şu tarafa.
Biz o işi hallettik
Adamcağız Peki deyip hızla o tarafa gidiyordu ki, mübarek zat durdurdu köylüyü.
- Nereye gidiyorsun?
- Sürünün yanına.
- Ne yapacaksın?
- Efendim! Benim bir nezrim vardı. O sürünün içinde, boynuzlu, iri, beyaz renkli bir koyun var ki, onu, talebenizle birlikte yemeniz için size arz edecektim.
Mübarek zat gülümsedi:
- Biz o işi hallettik.
- Anlayamadım efendim.
- O vereceğin koyunu kestik, pişirdik ve yedik. İçin rahat olsun.
Köylü sevinip;
- Elhamdülillah, dedi. Adağım yerini bulmuş demek ki.
|