Ebül Hasen-i Şazili hazretleri “rahmetullahi aleyh”, bir sohbetinde zühdden ve zahid olmaktan bahsetmişti.
Lakin kendi üzerinde de kıymetli elbise vardı o gün.
Cemaatten fakir birinin dikkatini çekti.
Kalbinden;
“Zühdden bahsediyor, ama kendisi çok kıymetli elbise giymiş. Zahid dediğin benim gibi fakir olur” diye düşündü.
Ancak onun kalbinden geçeni anladı Ebül Hasen hazretleri.
Ona doğru bakarak;
- Yanıma gelir misin, buyurdu.
Gidince, kulağına eğilip;
- Eski elbise giymekle insan zahid olamaz, buyurdu. Zira elbisenin zühd ile zahidlikle alakası yoktur.
Ve ilave etti:
- Ayrıca senin üzerindeki elbiseyi görenler, zühd sahibi sanıp hürmet ederler. Sana, bundan dolayı kibir gelebilir. Kibir de felakete sürükler insanı.
Sonra kendi elbisesini gösterip;
- Bendeki şu kıymetli elbiseyi görenlerse beni zahid bilmezler. Böylece kibir tehlikesinden kurtulurum.
Fakir, çok mahcub olmuştu.
Tövbe edip, en yakın talebesi oldu.
En büyük nimet
Bu zat, bir gün cemaatine;
- En büyük nimet, doğru yolu bulmaktır, buyurdu.
- O hangi yol efendim? dediler.
- Peygamber efendimizin “aleyhisselam” ve Eshab-ı kiramın “aleyhimürrıdvan” gittiği yoldur. Bu yola Ehl-i sünnet yolu, yahut kurtuluş yolu denir.
Bir gün de;
- Müminin alameti güler yüzlü olmaktır, buyurdu.
Ve ekledi:
- Münafığın alameti de çatık kaşlı olmaktır.
|