Mazhar-ı Can-ı Canan, çok büyük evliyadır.
Söz ve nasihatları kalb derdine devadır.
Üstadı Seyyid Nur’dan, feyz alarak dört sene,
Yükseldi tasavvufun en yüksek zirvesine.
Onun teveccühü ve himmetiyle nihayet,
Talebe okutmaya, aldı mutlak icazet.
Daha sonra, rüyada denildi ki: (Ey Mazhar!
Senin ile yapacak, bizim çok işimiz var.
Nura ve hidayete ermeleri herkesin,
Senin vasıtan ile olacaktır bilesin.)
Ve bir gün, ona karşı buyurdu ki: (Ey Mazhar!
Allah ve Resulüne sende çok muhabbet var.
Senin teveccühünle, yayılacak dinimiz.
Sana, dinin güneşi demektir dileğimiz.)
Yine bir gün, üstadı, tevazu göstererek,
Eğilip, pabucunu önüne çevirerek,
Sevgi ve muhabbetle buyurdu ki: (Ey Mazhar!
Biz, senin gibilerle ediyoruz iftihar.)
Bir gün de buyurdu ki onun için kalkarak:
(Senin gibi zatları, çoğaltsın cenâb-ı Hak.)
Tevekkül sahibiydi Mazhar-ı Can-ı Canan.
Dünya düşkünlerinden kaçardı çoğu zaman.
Onlardan bir hediye gelseydi ona şayet,
Kabul edip aldığı, nadir olurdu gayet.
O devrin padişahı, ona haber gönderip,
Dedi ki: (Allah bana, geniş mülk etti nasip.
Mübarek hatırından geçirirse her ne ki,
Hepsini göndeririz, istesinler yeter ki.)
Cevabında buyurdu: (Nedir ki mülk dediğin?
Bir zerre değeri yok, indinde Rabbimizin.
Dünyanın tamamının yoktur ki bir kıymeti,
Onun bir parçasının olsun ehemmiyeti.
Sadece şöyledir ki, bizim yolun esası,
Çalışıp kazanmaktır yakin ile ihlası.)
İmam-ı Rabbani'yi, Mazhar-ı Can-ı Canan,
Çok sever, uyanıkken görürdü çoğu zaman.
|