Son Cuma hutbesinde, bu mübarek veli zat,
Şöyle buyurmuştu ki: (Ey muhterem cemaat!
Yarın mahşer gününde, korkusuzluk, emniyet,
İçinde bulunmayı istiyorsanız şayet,
Ve yine Cehennemden kurtulabilmek için,
Bugünden, çaresine bakın elbet bu işin.
Burada, çok korkun ki Allahü teâlâdan,
Kurtuluş mümkün olsun, ahirette azaptan.
Bu geçici dünyayı, sonsuzluk âlemine,
Tercih edip, kanmayın nefsin hilelerine.
Bu ömür sermayesi, günahla geçerse hep,
Kul, yarın Sahibine, ne cevap verir acep?
Her gün birer ikişer, ölenler görüyoruz.
Onları, elimizle götürüp gömüyoruz.
Kara toprak altında, tek ve tenha olarak,
Yatıyorlar kefenle, ne yastık var, ne yatak.
Ölümün acısını duyan o fanilerin,
Halleri, ne acı bir ibrettir bizler için.
Zira sevdiklerinden, birden ayrılmışlardır.
Hiç tanımadıkları bir yere varmışlardır.
Uyanmışlar ise de orada bu gafletten,
Yok artık bir faydası, iş işten geçmiş hepten.
Telafi imkanı da, yoktur artık o yerde.
Acı azab olunur onlara kabirlerde.
Bu dünya hayatında uyansalardı şayet,
Olmazdı onlar için, bu pişmanlık, nedamet.
Naz ve niyaz içinde yaşarken bu dünyada,
Şimdi, acı azaplar görüyorlar orada.
Bırakıp gittikleri paranın, mal ve mülkün,
Hiçbir faidesini görmezler onlar o gün.
Zerre kadar da olsa, bir iyilik, bir taat,
Yaptılarsa, onlardan bekliyorlar bir imdat.
Bu, düşünmeye değer hal var iken her zaman,
Yine ibret almaz mı bunlardan gafil insan?
Sanmayın nasihate yok benim ihtiyacım.
Nasihate, ben sizden daha fazla muhtacım.
Allahü teâlânın yüce kitabı olan,
Bu Kur’an-ı kerimi, kendine rehber yapan,
Ve Resul-i zişanı örnek alan kendine,
Kavuşur ahirette, Cennet nimetlerine.
Ey muhterem cemaat, işlenen her günahın,
Her biri, Cehennemde bir ateş olur yarın.
Yapılan her iyilik, hayır ve ibadet de,
Herbiri, birer nimet olacaktır Cennette.)
Ömer bin Abdülaziz, söyledi bu sözleri.
Daha sonra ağlayıp, yaşla doldu gözleri.
Bu, son hutbesi idi, hem de en son nasihat.
Fazla zaman geçmeden, eyledi Hakka vuslat.
|