Ahmet Mekki Efendi “rahmetullahi aleyh”, İstanbul’da yaşadı.
Kabr-i şerifi, Ankara’nın Bağlum nahiyesindedir.
Bir gün huzuruna bir genç gelip arzetti:
- Hocam, çok günah işliyorum. Ne yapayım?
Şefkatle baktı gence:
- O günahları herkesin gözü önünde mi işliyorsun evladım?
- Hayır efendim, gizli işliyorum.
- Neden?
- Başkası görse, utanırım efendim.
- Kimse görmüyor mu seni?
- Hayır efendim, görmüyor.
- Hiç mi kimse görmüyor?
- Hayır efendim. Gizli yapıyorum.
Manalı manalı baktı gence:
- Peki, Allah da mı görmüyor evladım?
Genç şaşırdı:
- Allah mı?
- Evet, Allahü teâlâ.
Gencin benzi kül gibi olmuştu.
Sesi titreyerek sordu:
- O görür, değil mi hocam?
- Tabii ya. Ona gizli mi var evladım?
Genç kızardı, bozardı.
Ve bir “Eyvah!” deyip yere yıkıldı.
Ayıldığında, o günahlara karşı nefret vardı içinde.
Artık istese de yapamazdı o günahları.
Cehenneme girmemenin yolu
Talebesinden biri de, bir gece kendi kendine;
“Yarın gidip, “Cehenneme hiç girmemenin yolu var mı?” diye sorayım hocama” diye düşündü.
O böyle düşünürken çalındı kapısı.
Açtığında hocasını gördü eşikte.
Şaşırdı birden:
- Buyurun hocam.
Büyük veli girdi içeri:
- Bana bir şey mi soracaktın evladım?
Şaşkınlığından kekeledi:
- E, e, evet efendim.
- Peki, sor bakalım.
- Hocam, Cehenneme hiç girmemenin yolu var mı diye soracaktım?
- Var tabii evladım.
- O nedir efendim?
- İmanı ve itikadı, “Ehl-i sünnet alimleri”nin bildirdikleri gibi dosdoğru olmaktır.
- Böyle olanlar hiç mi girmezler Cehenneme?
- Hayır, girseler de “hamam sıcaklığı” kadar bir sıcaklık hissederler ancak.
Genç sordu:
- Bu doğru imanı nereden öğrenebilirim hocam?
- “Ehl-i sünnet alimleri”nden, onlar yoksa kitaplarından, buyurdu.
Ve dönüp gitti.
|