Peygamber efendimiz aleyhisselamın dedesi Abdülmuttalib, ölüm döşeğinde iken, sekiz yaşındaki sevgili torununu, “Efendimiz aleyhisselamı” düşünüyordu.
Vefat ederse, bu yetim ne olacaktı?
Baba görmemiş, annesine doymamıştı.
Mâzallah kalbi bir kırılır, güzel gözlerinden bir damla yaş süzülür de toprağa düşerse, bu, yeryüzünün felaketi olurdu.
Bir ara, elini o Serverin omzuna koyup, karşısında diz çökmüş edeble oturan oğullarına döndü.
Dura dura, güçlükle konuşuyordu:
- Evlatlarım, sizlerden ayrılıyorum. Yegane düşüncem şu yetimdir. Onu birinize emanet etmek istiyorum. Acaba hanginiz onu yanına alıp hizmet etmeyi kabul eder?
Önce Ebu Leheb kalktı.
Ve diz çöktü Abdülmuttalibin önünde:
- Ben kabul ediyorum babacığım.
Cevaben;
- Evet, senin malın çoktur, dedi. Onu aç açık bırakmazsın. Ama ne var ki kalbin katı, merhametin azdır. Yetimler ise yufka yürekli olur, çabuk incinirler.
Ebu Leheb geri çekildi.
Sonra Hamza gelip diz çöktü:
- Onu bana emanet et babacığım.
Abdülmuttalib;
- Evet, sen buna layıksın, dedi. Ama senin de çocuğun yok. Evladı olmayan, çocukların halinden anlamaz.
Hamza da kalktı huzurdan.
Bu sefer Abbas gelip diz çöktü önünde.
- Öyleyse bana ver babacığım.
Ona da;
- Evet, sen de buna layıksın, dedi. Ama senin çocukların fazla. Layıkıyla ilgilenemezsin torunumla.
O da geri çekildi.
En son Ebu Talip gelip diz çöktü önünde:
- Babacığım, onu bana emanet et. Malım az ise de sadakatim fazladır. Ona hizmet etmeyi cana minnet bilirim.
Abdülmuttalip;
- Evet, bu hizmete en layık sensin, dedi. Ama ben Ona danışmadan karar veremem.
Sonra Efendimiz aleyhisselama döndü:
- Ey gözümün nuru, kalbim, senin sevginle dopdolu olarak ahiret yolundayım. Şimdi sen, şu amcalarından hangisinin yanında kalmak istersin?
Güzeller güzeli Efendimiz aleyhisselam, bir anda koştu, Ebu Talib’in boynuna sarılıp, oturdu kucağına.
Abdülmuttalib memnun olmuştu.
Döndü Ebu Talib’e:
- Mübarek olsun oğlum. Ama bilesin ki bu narin yavru, ana baba şefkatinden mahrumdur. Ona göre davranasın.
Sonra güzel torununun başını ve gözlerini öpüp kokladıktan sonra döndü oğullarına.
- Şahit olun ki, ben bundan güzel bir koku, bundan daha güzel bir yüz görmedim, dedi.
Bunlar son sözleriydi onun.
Ve yumdu gözlerini.
|