Salih Dede "rahmetullahi aleyh", Balıkesir erenlerindendir.
Rivayete göre, zalimin biri, bir garibi el ve ayaklarını bağlamış, dövüyordu bir gün.
Zavallı çaresizdi.
“Ya Rabbi”, diye yalvardı içinden. “Sevdiğin kullar hürmetine kurtar beni bu zalimden!”
Duası biter bitmez Salih Dede beliriverdi önünde.
Ve hiddetle bağırdı o zalime:
- Bırak o zavallıyı, çöz bağlarını!
Ama aldırmadı adam.
Tekrar ikâz etti:
- Bırak onu diyorum, çöz bağlarını!
Yine umursamadı.
Ancak fazla sürmedi.
Dövdüğü garibin bağları çözülüp, kendi eli ayağı bağlandı bir anda.
Zalim, o zaman anladı acı gerçeği.
Ve başladı yalvarmaya:
- Ne olur, ben ettim, sen etme!
Mübarek zat affedince çözüldü bağları.
Kalktı ve sarıldı ellerine.
Talebesi olmakla şereflendi.
İnsanın iki ziyneti var
Bir gün de gençlerle sohbet ediyordu ki;
- İnsanların iki ziyneti vardır buyurdu. Biri “Edeb”, diğeri “Tevazu”dur. Kibir, çok kötü şey. Kibirli olanı ne Allah sever ne de kullar. Ama edeb çok güzel. O kimde olsa beğenilir.
Gençlerden biri sordu:
- Edeb nedir hocam?
- “Edeb”, söz dinlemektir. Kim toprak gibi mütevazı olursa, her nimete kavuşur.
Sordu yine:
- Efendim, Veliler öldükten sonra daha çok feyz verirler, buyurdunuz. Neden acaba?
- Evladım kılıç, kınında iken mi iyi keser, kınından çıkınca mı?
- Elbette kınından çıkınca hocam.
- İşte Evliyaullah da böyledir. Onlar ölünce, kınından çıkmış kılıç gibi olurlar.
- Feyz alabilmek için başka şartlar da var mı efendim?
- Var tabii. “Ehl-i sünnet” itikadında olmak, haram işlememek ve beş vakit namazı kılmak.
- Hocam, geçen gün, “Üç çeşit şeytan vardır” buyurmuştunuz. Nelerdir bunlar?
Buyurdu ki:
- “Şeytan”, uzaklaştırıcı demektir evladım. Allahü teâlânın sevgisinden, merhametinden uzaklaştırır insanları. Birisi “İblis” ve torunlarıdır ki, insana haramları vesvese verir. Bu, zayıftır.
- İkincisi nedir efendim?
- İkincisi “Nefs”dir ki, yüzbin şeytandan şiddetlidir.
- Ya üçüncüsü hocam?
- Üçüncü şeytan “Kötü arkadaş”tır ki, en tehlikelisi budur işte.
|