Ukaz panayırı insan kaynıyordu.
Pazarlık yapanlar.
Para sayanlar.
Mallarının reklamını yapanlar.
Bu hengamede, orta yaşta bir insanın tatlı ve tesirli sesi duyuldu bir ara:
- Ey insanlar! La ilahe illallah deyiniz!
Bütün bakışların kendisine çevrildiği bu münadi, “Sevgili Peygamberimiz”di “sallallahü aleyhi ve sellem”.
Ama O, pazar yerini tezgah tezgah dolaşıp halkı İslam’a çağırırken, biri de ardınca dolaşıp halkı ifsat ediyor;
- Aman ha! Sakın Ona inanmayın! diyordu.
Bu da, amcası Ebu Leheb’di.
Buna rağmen Efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” yılmıyordu.
Çevre kabilelerden Kâbe’yi ziyaret için gelen insanları karşılıyor, onlara yumuşak ve tatlı bir üslubla İslam’ı anlatıyordu.
Onun güler yüzünü gören, tatlı sözlerini işitenler seve seve Müslüman oluyordu.
Ama Mekke müşrikleri rahatsızdı bundan.
Bir türlü hazmedemiyorlardı bunu.
Nihayet Kureyşin gün görmüş pirlerinden Velid bin Mugire müşrikleri topladı bir gün etrafına:
- Ey Kureyş! Sözlerime kulak verin!
- Seni dinliyoruz ya Velid, söyle.
İhtiyar, hırçın bir tavırla konuşmaya başladı:
- Mekke’ye civar kabilelerden Hacca gelenleri, Muhammed yolda karşılıyor. Tatlı sözleriyle kendine çekiyor. Akıbeti iyi görmüyorum. Hem içten, hem de etraftan sarılıyoruz, farkında mısınız?
Tasdik ettiler:
- Evet doğru. Ama ne yapabiliriz ki?
- Onu, insanların gözünden düşürmeliyiz.
- İyi de nasıl yapacağız bunu?
- Onun için öyle bir sıfat bulalım ki, insanlar soğusun Ondan.
Birisi bir teklifte bulundu:
- Mesela “Kâhin” desek?
- Hayır, kâhin olmaz. Onun sözleri kâhinlerin dediklerine hiç benzemiyor.
- “Deli” desek?
- Deli hiç olmaz. Ona deli demek, delilik olur.
- Peki, “Sihirbaz” desek?
- Hayır, bu da tutmaz. Çünkü herkes tanıyor Onu.
Muhatapları da çaresizdi:
- En akıllımız sensin ya Velid. Sen bir şey bul, onu söyleyelim.
Velid, az düşündükten sonra son noktayı koydu:
- Biz yine “Sihirbaz” diyelim. En iyi bu uyar. Çünkü O, sözleriyle babayı evladından, dostu dosttan koparıyor.
Ve ekledi:
- Fakat O, sizin bildiğiniz sihirbazlardan değildir. O, “Babil sihirbazı”dır diyelim. Böyle dersek belki inandırabiliriz insanları.
Halbuki boşa çabaydı bütün bunlar.
Ne yapsalar boşunaydı.
Korkunun ecele faydası yoktu çünkü.
|