Halife hazret-i Ömer “radıyallahü teâlâ anh” bir Cuma günü yeni ve temiz elbise giyerek çıktı evden.
Cuma namazı için camiye gidiyordu.
Lakin hazret-i Abbas’ın “radıyallahü teâlâ anh” evinin yanından geçiyordu ki, damdaki yağmur oluğundan “Kanlı su” döküldü üzerine.
Üzüldü tabii.
Başkasına da zarar verir düşüncesiyle derhal emir verip kaldırttı o oluğu oradan.
Meğer hazret-i Abbas, o saatte damda olup, yaralanmış bir kedi yavrusunu yıkamış, kanlı suyunu vermişti o oluğa.
Halife, elbisesini değiştirip geldi yine o eve.
Hazret-i Abbas’ın gönlünü alacaktı.
Kapıdan seslendi:
- Ya Abbas!
Hazret-i Abbas kapıya çıktı:
- Buyur ya Ömer.
- O yağmur oluğunu kaldırttığım için özür dilerim. “Başkasına da zarar vermesin” diye düşünmüştüm. Ne olur beni mazur gör.
Hazret-i Abbas üzgündü:
- Ya Ömer! O oluğu oraya kimin koyduğunu biliyor musun?
- Hayır, bilmiyorum.
- Onu bizzat Peygamber efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” koymuştu oraya.
Hazret-i Ömer titredi adeta:
- Efendimiz mi dedin?
- Evet, Efendimiz.
Halife;
- “Eyvah! Ben ne yaptım?” dedi.
Ve başladı ağlamaya.
Bin pişmandı yaptığına.
Bunu tamir etmek için rica etti hemen:
- Öyleyse benim sırtıma bas da, o oluğu elinle yerleştir tekrar eski yerine.
Hazret-i Abbas, halifenin sırtına basarak oluğu eski yerine yerleştirip indi çabucak.
Oh, Halife rahatlamıştı.
Hemen sinirlenme!
Biri, Resulullah efendimiz aleyhisselamdan nasihat istemişti.
Buyurdular ki:
- Hemen sinirlenme! Sizin en iyiniz, geç kızıp çabuk barışan, en kötünüzse, tez kızıp, geç barışandır.
Ve ilave ettiler:
- Bir kimse, Allah için gadabını yenerse, Allahü teâlâ o kuldan azabını çeker.
Bir amel söyleyin ki…
Hazret-i Ömer, bir gün Resulullah efendimize arzetti:
- Ya Resulallah, bana bir amel söyleyin ki, yapması kolay olsun ve bana çok faydalar sağlasın mahşerde.
Buyurdu ki:
- Ya Ömer, insanların ayıplarını ört ve kusurlarını affeyle. Böyle edersen, Allahü teâlâ da mahşer günü senin ayıplarını örtüp, kusurlarını affeder.
|