Manisa-Akhisar’da, toprağın altını nurlandıran bir büyük zat var.
Şeyh İsa hazretleri "rahmetullahi aleyh".
Bir gece ses duydu rüyada:
- Kalk ya İsa! Hemen yola çık! diyordu.
Uyanıp;
- Hayırdır inşallah! dedi.
Giyinip çıktı evden.
Ve bir yöne doğru yürüdü gayr-i ihtiyari.
Sanki bir kuvvet, onu o yöne çekiyordu.
Yahut bir kişi çağırıyordu onu bir yere.
Az sonra bir kervana rastladı.
“Tamam” dedi içinden. “Bu kervana katılmalıyım”.
Yaklaşıp sordu:
- Bu kervan nereye gidiyor?
- Trakya istikametine.
Peki, deyip katıldı kervana.
Malkara’da mola verince, aynı sesi duydu içinden:
- Ya İsa, burada in!
Üstelik tanıyordu bu sesi.
“Kim olabilir?” diye düşünürken, hocalarından birini hatırladı.
Evet, Malkara’da oturuyordu o zat.
Yıllar önce ders almıştı kendisinden.
“Tamam” dedi. “O hocam beni çağırıyor”.
O sese kulak verip indi kervandan.
Aynı sesi duydu yine:
- Acele et, geç kalma!
Yaklaşıp sordu birine:
- Filan zatın evi nerede?
Adam eliyle gösterdi:
- İşte şu ev.
Hızlı adımlarla yürüyüp çaldı kapıyı.
Girdiğinde kalabalık bir cemaat gördü içerde.
Meğer bir haftadır ağır hastaymış.
Son anlarını yaşıyormuş üstelik.
Az önce de;
“Vefat edersem, cenazemi talebem Şeyh İsa yıkasın ve namazımı o kıldırsın” diye vasiyette bulunmuş.
O içeri girer girmez açtı gözlerini.
Onu görünce gülümsedi:
- Evladım İsa!
- Buyurun efendim.
- Nerde kaldın? Bir haftadır seni bekliyorum.
- İşte geldim hocam.
- Çok iyi ettin geldiğine, dedi.
Sonra kapattı gözlerini.
“Allah!” deyip ruhunu teslim etti.
Şeyh İsa vasiyeti yerine getirip, defnetti nurlu kabrine.
|