Şeyh Ahmet Efendi "rahmetullahi aleyh" gönül ehli bir zattı.
Kabri, Manisa-Akhisar’dadır.
Gençliğinde, gününü gün eden bir kimseydi.
Ancak onbeş yaşına girer girmez bir gece rüya gördü.
Ve bir ses duydu:
- Kalk ya Ahmed!
Uyandı ve işitti aynı sesi:
- Kalk! Abdest al ve namaz kıl!
Korku ile fırladı yatağından.
Ama kimseyi göremedi yanında.
Tekrar uyudu.
Ancak aynı sesle uyandı yine:
- Kalk ya Ahmed! Büluğ çağına girdin. Sana namaz farz oldu.
“Hayırdır inşallah!” dedi.
Giyinip koştu camiye.
Namaza ilk gelen Müslümandan öğrendi abdest ve namazı.
Kısa zamanda yetişip aydınlattı nice gönülleri.
Namaza hazırlanmak zikirdir
Bir gün bu zata;
- Nefse en ağır gelen ibadet nedir efendim? diye sordular.
Cevabında;
- Namaz kılmaktır, buyurdu. Hatta namaza hazırlanmak bir nevi “Zikir”dir. Mesela her zaman söylediğimiz; “Namaz vakti yaklaşıyor”, yahut “Ezana az kaldı”, veya “Kalkıp abdest alayım” gibi konuşmalar hep zikir olur.
Merak ettiler:
- Hikmeti ne efendim?
- Çünkü bu sözler “Namaz”ı, yani Allahü teâlânın emrini hatırlatıyor. “Zikir” de Allah’ı hatırlamak demektir zaten.
Bir gün de;
- Kalbden dünya sevgisi nasıl çıkar efendim? diye sordular.
Cevaben;
- Bu işi başaranlarla beraber olmakla, buyurdu.
Ve ekledi:
- Mesela Allah’ın Veli kulları kalblerinden dünya sevgisini çıkarıp atmışlardır. Böyle zatlarla beraber olan, yahut onların kitaplarını okuyanlar da bu işi kolay başarırlar. Dünya sevgisi kalbden çıkınca, “Allah sevgisi” gelir yerine. Çünkü kalb boş olamaz.
Ve izah etti:
- Bir bardak düşünün. Boşken hava vardır içinde. Su doldurursanız, hava çıkar. Suyu boşaltırsanız tekrar hava girer. Kalb de böyledir işte. Ya “dünya sevgisi” vardır onda, ya da “Allah sevgisi”.
|