Bandırma’da yaşayan Hak dostlarından Ağlayan Dede’nin "rahmetullahi aleyh" huzuruna bir köylü gelip;
- Çok sıkıntıdayım efendim, diye dert yandı.
Mübarek sordu merakla:
- Hayrola, nedir derdin?
- Sormayın hocam, dedi. Bir zamanlar birinden borç para almıştım. Ancak bugüne kadar ödeyemedim. Şimdi de ödeyemiyor, bu borç yükünün altında eziliyorum. Gidecek hiç kimsem de yoktur.
Büyük Veli üzülmüştü.
Sordu hemen:
- Borcun ne kadar?
- Onbin dirhem efendim.
Mübarek zat, biraz düşünüp;
- Üzülme, buyurdu. Bir şeyler yapar, inşallah hallederiz.
Adam duyduklarına inanamadı.
- Gerçekten mi hocam?
- İnşallah kardeşim. Allah büyüktür.
Gariban çok sevinmişti.
- Allah sizden razı olsun. Ne diyeceğimi bilemiyorum.
Buyurdu ki:
- Sen şimdi git, yarın aynı saatte yine gel. Sultanın adamları o saatte burada olacaklar. Ben sohbet ederken, yanıma yaklaş ve bu kadar parayı iste benden.
Adamcağız;
- Peki efendim, dedi.
Ve elini öpüp ayrıldı huzurundan.
Ertesi gün dergaha geldiğinde, mübarek zat sohbet ediyor, kalabalık bir cemaat nefes almadan dinliyordu kendisini.
İçeri girip, doğruca bu zatın önüne gitti.
Ve kulağına eğilip kendisinden onbin dirhem istedi.
Sonra geri çekilip, edeple oturdu bir kenarda.
Onun bu hareketi, sultanın adamlarının dikkatini çekti tabii.
Sohbet sonunda sormadan edemediler:
- Merak ettik hocam. O adam sizden bir şey istedi galiba.
- Evet, zavallının borcu varmış birine. Ancak ödeyemiyormuş. Kimsesi de yokmuş garibin. Çaresiz gelip benden istedi.
Hemen sordular:
- Ne kadarmış borcu efendim?
- Onbin dirhem.
Sultanın adamları o kimseyi çağırıp verdiler bu kadar parayı kendisine.
Köylü sevinç içinde çıkıp gitti.
Borcunu ödeyip dua etti o parayı verene.
Tabii unutmadı bu büyük Veliyi de.
|