İmam-ı Gazali hazretleri "rahmetullahi aleyh" anlatıyor.
İsrailoğulları zamanında, bir abid vardır.
Bir gün ona gelir ve;
- Ey abid! Filan yerde bir put var. İnsanlar ona tapıyor, derler.
Çok üzülür. İçerler.
O putu kırmak için yola düşer.
Halis niyetle giderken, şeytan çıkar önüne.
Ama insan kılığındadır.
Sorar abide:
- Arkadaş! Nereye böyle?
- İlerde bir put varmış. Onu kıracağım.
- Bırak canım. Başka işin yok mu senin.
- Hayır, mutlaka kırmalıyım onu.
Şeytan yol vermez ve;
- Vazgeç, der. Sen onu kırsan bile yenisini yaparlar.
Dinlemez, devam etmek ister.
Ama şeytan, önüne geçer.
- Hayır! Geçemezsin buradan!
- Geçerim!
- Geçemezsin!
Kavgaya tutuşurlar.
Abid, onu kaldırır, yere vurur.
Şeytan, bakar ki iş fena.
Geçer başka oyuna.
- Bir dakika, der. Sana mühim bir şey diyeceğim.
- Söyle, ne diyeceksin?
- Bak, sen fakir birisin. O putu kırmakla ne geçer eline? Sen kırarsın yarın yenisini yaparlar. Yastığının altına, her sabah, iki altın bırakayım, al kullan. Vazgeç bundan.
“Altın” lafını duyunca, kalbi döner.
Kendi kendine;
“Doğru, altınların birini kendime sarfeder, öbürünü bir muhtaca veririm” der.
Vazgeçip, eve döner.
Sabah kalktığında, “iki altın” vardır yastığının altında.
İkinci gün de alır altınları yastık altından.
Memnundur hayatından.
Altınlar çıkmayınca
Amaa, üçüncü gün çıkmaz altın.
Neşesi kaçar.
Baltayı kaptığı gibi evden çıkar.
Aynı yerde yine şeytan çıkar önüne.
- Dön geri!
- Dönmem!
- Gidemezsin!
- Giderim!
Kavgaya tutuşurlar.
Ama şeytan galip gelir bu kere.
Abidi kaldırıp, vurur yere.
Abid şoktadır.
- Pekala. Sen kazandın. Ama nasıl oldu bu? Diye sorar.
Şeytan açıklar:
- Önce niyetin halis idi. İhlaslı insanlara bizim gücümüz yetmez. Şimdiyse nefsin için gidiyordun. Onun için mağlup oldun.
|