Nevşehir’de yetişen Allah adamlarından Hasan Dede "rahmetullahi aleyh", bir gün sevdikleriyle sohbet ederken;
- Kardeşlerim, Allah’ın Veli kullarını seviniz, buyurdu. Zira bir hadis-i şerifte; Evliya kullar için; “Onlar görülünce Allahü teâlâ hatırlanır” buyuruluyor.
Sordular:
- O büyükler vefat etmişse efendim?
- Olsun. Vefat etmiş olsalar da, mübarek ruhları dünya ile ilişki içindedir yine, buyurdu.
Ve daha açıkladı:
- Yani o büyüklerin ismi nerede anılırsa, ruhları orada hazır olur. Bereket iner o yere. Onları araya koyarak, onların hürmetine kim dua ederse, kavuşur muradına.
Ve ekledi:
- Çünkü o büyükler Allahü teâlânın sevgili kullarıdır. Cenâb-ı Hak; “Onların hürmetine...” diyerek yapılan duayı geri çevirmez.
İnsan neye benzer?
Bir gün de “Kibir”den sordular bu zata.
Buyurdu ki:
- Şu aciz insanın kibredecek nesi vardır ki? Aslı, “bir damla su”, sonu “bir avuç toprak”tır. Önce hiç yoktu. Sonra dünyaya gelip, hiç bir şey yapamayan bebek oldu. Şimdi de her an hasta olmak ve ölmek korkusundadır. Nihayet ölecek, çürüyüp toprak olacak, kurtlara, böceklere yem olacaktır.
Ve sordu cemaate:
- İnsan, neye benzer biliyor musunuz?
- Neye benzer hocam?
- Boğazlanmayı bekleyen “koyun”a, yahut idam olmayı bekleyen bir “idam mahkumu”na benzer.
Buna kibir yakışır mı?
Şöyle devam etti:
- Her an için öleceği ve azaba götürüleceği zamanı beklemektedir. Ölünce, kabir azabı çekecek, sonra diriltilip kıyamet sıkıntılarını görecektir. Sonra da Cehenneme atılacak, tarifi imkansız azablara yakalanacaktır belki de.
Ve sordu yine:
- Bütün bu musibetlerin başına gelmesi muhtemel olan bir insana, “kibir” mi yakışır, yoksa “tevazu” mu?
- Elbette tevazu yakışır efendim, dediler.
- Evet. Bütün insanları yaratan, sonsuz kuvvet ve kudret sahibi olan Allahü teâlâ da; “Kibredenleri sevmem, tevazu edenleri severim” buyuruyor zaten.
|