İstanbul’da medfun bulunan Velilerden Hafız Osman Efendi "rahmetullahi aleyh", bir sohbetinde;
- Kardeşlerim, dünya ve ahiret saadetlerinin başı, en iyisi, Allahü teâlânın rızasına ve sevmesine kavuşmaktır, buyurdu.
Sordular:
- Buna nasıl kavuşulur efendim?
- İslamiyet’e uymakla, buyurdu. İslamiyet’e uymak da ihlasla olmalıdır tabii.
- İhlas nedir efendim?
- “İhlas”, kalbin temiz olması demektir. Kalbin temiz olması için de, dünyaya düşkün olmaması, yalnız Allahü teâlâyı sevmesi lazımdır.
Sordular yine.
- Buna nasıl kavuşulur hocam?
- Bu nimete kavuşanlarla beraber olmakla. Bunun için “Allah dostları”nın, Evliya zatların sohbetinde bulunmalı, onların kalblere, ruhlara şifa olan sözlerini dinlemelidir.
- Böyle zatlar yoksa efendim?
- O zaman önceden yaşamış büyük zatların hayatını ve kitaplarını okumalı ve onları çok sevmelidir. O zatların kitapları okununca, sevgileri insanın kalbine yerleşir. Onların sevgisi yerleşince, “dünya muhabbeti” çıkar o kalbden. Yerine “Allah sevgisi” yerleşir ki, ihlaslı olmak da budur işte.
En büyük düşman
Bir gün de;
- Nefs, bizim de Allahü teâlânın da düşmanıdır, buyurdu.
Dinleyenler;
- Madem ki düşman, öyleyse onu öldürelim? dediler.
- Nefs ölmez ki, buyurdu. Hiç kimsenin nefsi ölmez ve yok olmaz. Çünkü o lazım, işe yarıyor.
Merakla sordular:
- Nefs ne işe yarıyor efendim?
- Çok işe yarıyor. Mesela onunla cihad yapılıyor. Böylece meleklerden bile üstün oluyor insan. Onun için nefs ölmez. Ama zayıflar.
- Nasıl zayıflar efendim?
- İbadetle. Çünkü nefsin en büyük düşmanı, ibadettir. Allahü teâlâ onun için namazı emretmiş. “Namaz”, biz kullar için öyle büyük nimettir ki, her namazda nefs kahrolur. Her gün beş vakit, kahrola kahrola neticede insanı aldatamaz hale gelir.
|