İstanbul’da yetişen Velilerden Hasan Adli Efendi "rahmetullahi aleyh", bir günkü sohbetinde;
- Edeb ve tevazu, müminin ziynetidir, buyurdu. Kim Allah için tevazu ederse, Allahü teâlâ onu yükseltir. Kibrederse yanar. Çünkü Allahü teâlâ her günahı affeder. Ama kibri asla.
Sordular:
- Efendim, kalbinde zerre kadar kibir olan kişi, Cennete giremez deniyor. Bu, doğru mu?
- Elbette, cezasını çeker sonra girer. Şeytan, kibri sebebiyle kovuldu Cennetten. “Ben Adem’den hayırlıyım” dedi ve secde etmedi. Karşı geldi Allah’a. Halbuki tevazu, Peygamber efendimiz aleyhisselamın huyudur. Mekke’yi fethettiği gün bile şehre girerken, devesinin üstünde, muzaffer bir komutan edasına bürünmedi.
Sordular:
- O gün de mi tevazu buyurdular efendim?
- Evet. Cenâb-ı Hakka karşı edeb ve hayâsından büktü boynunu. Mübarek başı önüne eğik olarak, büyük bir tevazu içinde girdi şehre.
En mühim mesele
Bir gün de;
- Efendim, bizim için en büyük mesele nedir? diye sordular bu zata.
Cevaben;
- Bu dünyadan iman ile ayrılıp gitmektir, buyurdu. Onun için imansız gitmekten korkmalı, titremelidir.
Sordular:
- İmansız gitmemek için ne yapmak lazım efendim?
- Korkmak, hatta titremek lazım. İmansız ölmekten korkmayan, imansız ölür Allah korusun.
İlim ve ihlas yoksa...
Bir gün de sohbetinde;
- İlmi ve ihlası olmayanın, ameli muteber değildir, buyurdu.
- Neden efendim? dediler.
- Çünkü İslamiyet “bilmek dini”dir, buyurdu. Bilmeden Müslümanlık olmaz. Bilmeden yapılan bir ibadet, yanlış olduğu için sahih olmaz.
Ve ekledi:
- Doğru yapılsa bile eğer “Allah için” yapılmamışsa, o da makbul değildir. Çünkü ihlassız yapılmıştır. Bu ameller, ahirette “eski paçavra” gibi sahibinin yüzüne çarpılacaktır.
|